Verda Özer İnsanoğlunun yarattığı ilk kıta: Plastik Kıtası
HABERİ PAYLAŞ

İnsanoğlunun yarattığı ilk kıta: Plastik Kıtası

Dünya tarihinde ilk kez insan eliyle bir kıta yaratıldı. Nur topu gibi yepyeni bir kıtamız daha oldu atlas üzerinde: Plastik Kıtası.

İnsanoğlunun yarattığı ilk kıta: Plastik Kıtası

 

1.6 KİLOMETRELİK YIĞIN

Bugün Pasifik Okyanusu’ndaki 1.6 milyon kilometrekarelik plastik yığınına “Dünyanın 7’nci Kıtası” diyor bilim insanları. Türkiye yüzölçümünden 2 tane diye düşünün. Karadan ve nehirlerden denizlere, oradan da okyanuslara ulaşan plastik kirliliği, balıkların ve bizlerin midesine çoktan girdi bile. Artık bir annenin karnındaki fetüste, yeni doğan bir bebeğin plasentasında, insan kanında ve akciğerlerinde mikroplastiklerin olduğuna dair bilimsel bulgular var. Tam da bu yüzden geçtiğimiz hafta, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından çevre farkındalığını artırmak için her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü’nün bu seneki odağı mikro-plastiklerdi zaten.

Haberin Devamı

2.9 TON KARBONDİOKSİT

Sorun şu ki, bu plastik yığınını yaratmış olmamız bir yana, bu konuda hiçbir şey yapmıyoruz. Plastiklerin geri dönüştürüldüğüne dair yaygın bir inanç olsa da, bu bir şehir efsanesi. Dünyada 1950- 2015 yılları arasında insanoğlu, yaklaşık 8.3 milyar ton plastik üretmiş. Bunun 6.3 milyar tonu, yani yüzde 76’sı atık olmuş. Yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürülebilmiş. Türkiye’nin Avrupa’dan en çok atık ithal eden ülke olduğu düşünüldüğünde, geri dönüştürülemeyen plastiklerin yarattığı kirliliği varın siz hesap edin. Kaldı ki daha önce de defalarca yazdığım gibi, plastikler için tercih edilen bertaraf yöntemi çoğunlukla yakma işlemi oluyor. Bu işlem de çevre ve insan sağlığına son derece zararlı. Hem iklim krizine yol açan karbondioksit gazı, hem de zararlı kimyasallar açığa çıkarıyor. Örneğin 1 ton plastiğin yakılması sonucunda 2.9 ton karbondioksit atmosfere salınıyor. Çıkan kimyasallar ise solunum yoluyla canlılara yaşamsal zararlar veriyor. Toprağa, bitkilere, yüzey sularına ve yer altı sularına kadar sızıyor; besin zinciri yoluyla da insan ve hayvan sağlığını etkiliyor.

PLASTİKSİZLEŞME HEDEFİYLE

Çok şükür ki bu vahim durumun imdadına yetişmeye çalışan birileri var. Tam da Dünya Çevre Günü haftasında Etki Çemberleri Vakfı, UNDP’nin (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) GEF Küçük Destek Programı desteği ve Koton’un proje ortaklığıyla “Plastiksiz Kaş Projesi”ni hayata geçirdi. Bu proje Kaş’taki restoranların plastik kullanmadan hizmet etmesini hedefliyor. Görüştükleri işletmelere “plastiksizleşmeyi”, tek kullanımlık plastikler yerine “yeşil tedarik zinciri”ne geçmeyi, yani geri dönüştürülebilen malzemeleri kullanmaları gerektiğini çalıştaylarla anlatıyorlar.

Haberin Devamı

Yerel mentör olarak Raw Vakfı’nın olduğu proje, aslında Koton’un beş sezondur “Suya Saygı Koleksiyonu” ile plastik atıkların denizlere ve çevreye olumsuz etkilerini azaltmayı hedeflediği hareketin bir devamı niteliğinde. Hedef, Kaş’ta plastik kullanımının ölçümlenebilir şekilde azaltılması, işletmelerin en az yüzde 50’sinin değişime ortak olması, taahhütte bulunan 36 işletmenin de tamamen plastiksizleşmesi. Elbette gönüllerindeki hedef, tüm Türkiye sahilleri. “Kaş’ta başlayan bu hareketin örnek teşkil etmesini, diğer sahil illerimizdeki işletmelere model olmasını gönülden diliyorum. Değişim ancak ve ancak birlikte mümkün!” diyen Koton Yönetim Kurulu Üyesi Gülden Yılmaz, tüm sektörü elini taşın altına koymaya çağırıyor.

Haberin Devamı

400 MİLYON TONDAN FAZLA ÜRETİLİYOR

Plastik Kaş Projesi’nin Lideri olan Etki Çemberleri Vakfı Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Aylin Gezgüç, neden Kaş’ı seçtiklerini anlatırken gerçekten korkutucu rakamlar veriyor. “Dünyada her yıl yarısı yalnızca 1 kez kullanılmak üzere tasarlanmış 400 milyon tondan fazla plastik üretiliyor. Sadece Akdeniz’e günde yaklaşık 144 ton ile plastik bırakan bir ülkeyiz ve maalesef bu alanda diğer ülkeler arasında 1’inci durumdayız. Kalıcı çözüm için bir an önce tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması gerekiyor” diyor. Zaten bu nedenle özellikle yerel yöneticileri ve politikacıları da çalışmalarına dahil ettiklerini söylüyor. Tam da 8 Haziran Dünya Okyanus Günü’ne denk getirilen Kaş projesi lansmanında, mikro-plastiğe boğulan sularımıza dikkat çekmek için en doğru isim olan milli sporcu ve dünya dalış rekortmeni Şahika Ercümen de yine bir rekor dalış gerçekleştirdi bu arada.

MÜSİLAJ ETKİSİ

Şimdi sırada 17 Haziran’da gerçekleştirilecek Gökçeada ayağı var. Etki Çemberleri Vakfı yine UNDP desteği ve özel sektörden The Purest Solutions ortaklığıyla adada koylarda mikroplastik ölçümü de yaptıracak. Sivil toplum kuruluşlarına ve öğrencilere de bu konuda eğitimler verilecek. Peki neden Kaş’tan sonra Gökçeada? “Beldelerimiz kendilerine özgün eşsizliklere ev sahipliği yapar. Biri ülkemizin batısında diğeri güneyde yer alan bu iki konum, biyolojik ve sosyal çeşitliliğin birbiriyle uyumlu olması gerektiğini bize hatırlatıyor. Özellikle de içinde bulunduğumuz afet çağında. Gökçeada Sualtı Parkı Türkiye’nin ilk ve tek sualtı parkı olma özelliğine sahip. Ada, Marmara Denizi’ndeki müsilajdan da çok etkilenmiş durumda. Ayrıca kültürel çeşitliliği de çok zengin” diye açıklıyor Aylin Gezgüç.

DAYANIŞMA ZAMANI

Bu arada bu kadar yaşamsal bir konuda bu kadar farklı sektörün bir araya gelip böyle hızlı ve etkili bir çalışma modeli ortaya çıkarmış olması çok ilham verici. Sivil toplum, akademisyenler, yerel yetkililer, yerel halk, yerel işletmeler, özel sektör, hepsi bir amaç uğruna el ele vermişler. Darısı diğer tüm yaşamsal meselelerimizin başına.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder