Verda Özer Şehirden önce sen akıllı ol!
HABERİ PAYLAŞ

Şehirden önce sen akıllı ol!

Düşünün; tüm dünya yüzölçümünün sadece yüzde 3’ünü şehirler oluşturuyor. Ama buna rağmen dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor. Yani nerdeyse 3.5 milyar insan üst üste! Bu yüzden de dünyadaki tüm enerji tüketiminin yüzde 60’ını şehirler yapıyor. Toplam karbondioksit salınımının yüzde 75’i şehirlerden çıkıyor.

Kısacası dünyanın tüm enerji kaynaklarını, onun topu topu yüzde 3’ünü oluşturan şehirler tüketiyor. İşte bu gidişata ‘akıllı şehirler’ yetişiyor. Teknoloji sayesinde kentler çok daha insaflı ve yaşanası hale geliyor. Çok daha az enerji tüketen, insanlara daha fazla açık alan sağlayan, nüfusun daha dengeli dağıtıldığı ve şehrin öz dokusunun korunduğu bir kent modelinden bahsediyorum.

Haberin Devamı

Şehirden önce sen akıllı ol

Şehirlerin bu dönüşümünü hızlandıran da aslında bu pandemi oldu. Karantina, kapanmalar, virüsler falan derken açık hava ve açık alan bir anda gündemimizin en tepesine oturdu. ‘Mesafeli yaşamak’ diye bir kavram hayatlarımıza girdi. Bu sayede yaşadığımız yerleri gözden geçirmeye ve yavaş yavaş dönüştürmeye başladık.

KÖYLEŞME BAŞLIYOR

Bir kere dünyada kentleşme uzmanları ve mimarlar hep aynı şeyi söylüyor: Şehirlerimiz artık köyleşecek. Şöyle ki pandemi döneminde teknoloji sayesinde uzaktan/online iş, eğitim, alışveriş, spor falan darken kendimizi evlerden her şeyi yapabilir halde bulduk. Bu da çok sayıda insan için şehrin merkezinde oturmanın gerekli olmadığını ortaya çıkardı. İşte insanlar bu yüzden büyük şehirlerin çeperine, bahçeli evlere doğru yönelmeye başladı bile. Yazlık mekanlar kışlığa döndü. Şehirden tamamen bunalanlar da köyüne, memleketine gitmeye ya da bunu ciddi ciddi düşünmeye başladı.

Bu değişim şehirleri de dönüştürecek ister istemez. Şehirlerin etrafında ve çeperinde az katlı müstakil evlerin artacağı geniş mahalleler, ‘kentsel köyler’ kurulacak. İnsanların balık istifi gibi üst üste dizildikleri kafe ve lokantaların yerini daha mesafeli sosyalleşebilecekleri mekanlar alacak. Tabii buna mukabil, şehrin merkezine işyerleri hakim olacak. Teknolojinin kullanımı da merkezde yoğunlaşacak. İşte bu yeni, çok daha çevre dostu şehirler de hem kendinizi hem de dünyayı (tüketim, benzin, toplu taşıma, trafik, vs.) çok daha az yoracak. Yani aslında ‘pandemi bizleri evlere kapatırken, çok daha açık hayatlara ve açık şehirlere itti’ diyebiliriz.

Haberin Devamı

Şehirden önce sen akıllı ol

ÇOK MERKEZLİ KENTLER

17-18 Aralık’ta İstanbul’daki Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan ‘Design Week Türkiye’de (Türkiye Tasarım Haftası) de hep yeni şehirler konuşuldu. Ticaret Bakalığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) desteğiyle gerçekleşen etkinlikte; adını yurtdışında duyurmayı başarmış Türk mimar Melike Altınışık, bu yeni kent modelini anlattı.

‘Dağınık ağ sistemi’ adını verdiği yeni şehirlerde; tek bir merkez yerine, çok sayıda merkez olacak. “Bu salgın gösterdi ki acilen şehirleri yeniden insan merkezli, sağlık merkezli kurgulamak gerekiyor” diyor genç mimar. Bu değişimi de ‘dijital dönüşüme’ borçlu olduğumuzu özellikle vurguluyor. Malum çok yakında sadece insanlar değil, nesneler de birbiriyle iletişim kurabilecek.

Ve de nasıl ki şu an cep telefonlarımız tüm hayatımızı yönetebiliyorsa, çok yakında arabalar, buzdolapları, binalar ve hatta kamusal alanlar da birer cep telefonu gibi veri toplayacak ve birbiriyle etkileşimde olacak. “Bu sayede şehirler çok daha iyi yönetilecek. Şehrin ve insanın yaşamı çok daha dengeli, sağlıklı olacak. Yaşam kalitesi artacak” diyor Melike Altınışık.

Haberin Devamı

Şehirden önce sen akıllı ol

YIKMA, YAP!

Tasarım Haftası’nda bir diğer öne çıkan konu da ‘yıkmak yerine yapmak’tı. Bundan kasıt, ömrünü tamamlamış olan binaların yıkılmak yerine dönüştürülmesi. “Zira yıkmak hem çok büyük enerji tüketimine sebep oluyor hem de yıkarak o kentin öz dokusunu, yapısını bozmuş oluyorsunuz” diyor Mimar Melike Altınışık. Hatta önümüzdeki dönemde alışveriş merkezlerinin (AVM) daha çevreci, daha fazla mahalle dokusu barındıran ve kültürsanatı kapsayan binalara dönüşmesini bir çözüm olarak sunuyor.

Şehirden önce sen akıllı ol

ESTETİĞİN ÖNEMİ

Etkinlikte öne çıkan konuşmacılardan biri, seyahat ve tarih yazarı, gezgin Serda Büyükkoyuncu’ydu. Televizyonlardan çok iyi tanıdığımız Serda Bey, bir kentin uzun vadeli altyapıyla tasarlanması, kendi öz yapısının korunması ve kültür-sanatla özdeşleşmesi gerektiğinin altını özellikle çizdi.

“Bugün Fransa Paris’te kullanılan kanalizasyon sistemi, yüzyıllar önce yapılmış. Keza şu an İtalya Roma’da kullanılan kamusal tuvaletler bile ta Antik Roma’dan kalma” diye meramını anlatıyor.

“Şehrin önce altının sağlam olması lazım ki üst yapı sonra gelir” diyor. Şehir estetiğinden ne kadar uzaklaştığımızı da masalsı bir dille anlatıyor. Antik Çağ’da şehirlerin mitolojiyi birebir yansıttığını, kentlerin kültür-sanatla adeta özdeşleştiğini söylüyor. “Yeni sosyalleşme alanları AVM’ler değil, kültür-sanatı artıran alanlar olmalı” diyerek, aslında alarm veren halimize dikkat çekiyor. Paris’in, Roma’nın, eski Doğu Bloğu ülkelerinin nasıl dantel gibi korunduklarını anlattığında, insanın İstanbul adına içi acıyor. Unutmayalım ki kültür-sanata hizmet eden kamusal alanlar ne kadar gelişmişse, o ülkenin insanının kültür seviyesi de o düzeyde oluyor. Serda Bey’in ‘o dönem bir akropolün (*) koltuk sayısı, o şehrin nüfusunu bire bir yansıtırdı’ dediği gibi. O koltuk sayıları sayısal nüfusu olmasa da niteliksel nüfusu yansıtıyor aslında.

(*) Eski Yunan kent devletinde; içinde önemli kamu binaları ve tapınakların bulunduğu, etrafı surla çevrili yüksek tepe.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder