Verda Özer Yeşil dönüşüm için mavi ekonomi
HABERİ PAYLAŞ

Yeşil dönüşüm için mavi ekonomi

SU TEMİZ OLMAZSA OLMAZ

Mavi olmadan yeşil olmaz. Yeşil, yani çevre dostu olabilmek için önce mavinin, bir diğer deyişle suyun temiz olması gerekir. Su temiz olmazsa; toprak da bitkiler de hayvanlar da bizler de yani tüm dünya temiz olamayız. Hepimizin yaşam kaynağı su. Biz burada müsilaj sorunuyla boğuşurken, geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği (AB) işte tam da bu mesajı verdi. Yaptıkları Çevre Zirvesi’nde AB’nin Çevre Komiseri çıkıp bunu söyledi: “Yeşil dönüşüm, mavi ekonomi olmadan mümkün olmaz. Daha sürdürülebilir, çevreci bir ekonomiye geçiş, ancak mavi ekonominin desteğiyle olabilir.”

Haberin Devamı

OKYANUS ENERJİSİ

Peki nedir mavi ekonomi? Bundan asıl kasıt, denizleri ve denizlerdeki yaşam alanlarını korumak. Elbette buna balıkçılığı sürdürülebilir kılmak yani yanlış ve aşırı avlanmayı önlemek de dahil. Bununla birlikte suyun kirlenmesini asgari seviyeye indirmek için yenilenebilir, temiz enerjiye geçmek de mavi ekonominin kapsamında. Yani denizin, okyanusların enerjisini kullanarak enerji üretmek. Hakeza AB çok yakında enerji ihtiyacının çok ciddi bir bölümünü sudan elde edecek. AB Çevre Komiseri’nin “Bundan 20 yıl sonra okyanus enerjisi Avrupa’nın çoğuna enerji verecek. Önümüzdeki 10 yıl içinde açık deniz rüzgarının 5 katına çıkmasını sağlayacak planları halihazırda uyguluyoruz. 2050 itibarıyla mevcut kapasitenin 25 katına çıkacağız” demesi çok önemli.

AVRUPA MEYDAN OKUDU

Neden mi? Çünkü Avrupa 2019 sonunda imzaladığı Yeşil Mutabakat’la birlikte zaten yeşil ekonomiye hızla geçiş yapıyordu. Şimdi mavi ekonomiyi daha da güçlendirerek, belli ki yeşil dönüşümün dünya liderliğine soyunuyor. Geçen hafta İngiltere’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen G7 zirvesinde de Batı bu mesajı çok açıkça verdi. Dünyanın en zengin 7 ülkesinden oluşan G7’nin yaptığı bu küresel toplantıda AB ve ABD elele vererek Çin başta olmak üzere tüm dünyaya çevre konusunda resmen meydan okudular.

ÇEVRE MUTABAKATI

PEKİ NEDİR AB’NİN İMZALADIĞI BU YEŞİL MUTABAKAT?

2019 sonunda Avrupa bir eylem paketinin altına imza atarak, ekonomisinden hukuki altyapısına kadar her şeyi çevreyi merkeze alacak şekilde dönüştüreceğini taahhüt etti. Karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 55 oranında azaltma sözü verdi. Bu, şu demek: Türkiye eğer bu yeni uluslararası çevre kriterlerine uymazsa, Avrupa’ya ihraç ettiği ürünler için yılda 1-1.5 milyar Euro karbon cezası ödemek zorunda kalacak. Kaldı ki artık sadece ürünün kendisi değil paketlendiği materyal, taşındığı kamyon bile çevreye ne kadar zarar verdiği açısından önemli. Hepsinin birlikte verdikleri hasara bakılacak bundan böyle. Dolayısıyla ihraç edilen ürünlerin maliyeti cezalar yüzünden çok yükselecek. Bu da ihracatı bitirme noktasına getirebilir.

Haberin Devamı

ABD DAHA ŞAHİN

Dahası ABD, Avrupa’dan daha şahin çevreci. Yeni başkan Joe Biden, zaten işbaşı yapar yapmaz ülkesini Paris İklim Anlaşması’na taraf yapmış, 1.7 trilyon dolarlık bir iklim planı açıklamıştı. Çevre konusunda dünya liderliğine oynadığını da geçen haftaki G7 zirvesinde iyice gösterdi. Çin’e karşı ticaret, dijital teknolojiler, insan hakları gibi konularda meydan okurken; en çok da çevre konusunda rest çekti.

Haberin Devamı

Özellikle de yeşil dönüşüm için gerekli olan yeşil teknoloji konusunda. Biden elini kuvvetlendirmek için de AB’yi yanına iyice yaklaştırdı. Dolayısıyla Batı’dan çok güçlü bir ‘yeşil tsunami’ geliyor üstümüze. “Tam da bu yüzden artık uluslararası bankalar ve kuruluşlar sadece sürdürülebilir kalkınma kriterlerine uyan ülkelere fon vermeye başladılar. Yani buna uyumlanmayan, uluslararası rekabet gücünü de bundan böyle tamamen kaybedecek. Kısacası, yeşil dönüşüm bir ülke için artık bir tercih değil, yaşamsal” diyor telefonda konuştuğum TÜSİAD eski Genel Sekreteri, Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası.

DÜNYADAN DIŞLANMAMAK İÇİN

Yalnız bu dalga sadece Batı’dan gelmiyor. Çin geçtiğimiz eylül ayında Birleşmiş Milletler 75’inci Genel Kurul zirvesinde yeşil büyümede dünyaya öncülük etmek istediğinin sinyalini vermişti. Ülke içinde de çevreci kalkınma uygulamaları hızla ilerliyor. Kısacası gördüğünüz gibi dünyanın en güçlü ülkeleri artık liderliğe çevre üzerinden oynuyor ve kimin bayrağı eline alacağını da ‘yeşil ve mavi dönüşüm’ belirliyor. İşte 21’inci yüzyılın hikayesi tam da bu. Sistem içinde kalmanın tek yolu da bu. Aksi takdirde gördüğünüz gibi çevreyle uyumlu olmayan ürünleriniz başka ülkelerin sınırlarından içeriye bile giremeyecek bundan böyle. Bir diğer deyişle, dünyadan dışlanacak.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder