Vicdanı olanlar ve olmayanlar

Açık konuşmak, açık yürekli olmak lazım. Sadece birilerine üzülmek, “Ah, vah” etmek, sosyal medya yayınlamak sizi vicdanlı biri yapmaz. Vicdan; sözlük anlamı ile kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç demek. Peki biz, hepimiz ne kadar vicdanlıyız?

Barınaklarda çalışıyor muyuz düzenli, ya da aş evlerinde gönüllü oluyor muyuz? Kadına şiddete dur demeyi sadece sosyal medya uygulamalarında mı haykırıyoruz? İstanbul Üniversitesi’nde çocuklar yemekleri için savaş verirken ne yapıyorduk? Ya da cebinde son kalan parayla 1 TL’yle ölüme giden Sibel Ünli ölürken. Eskiden en azından yas tutardık ölümlerin arkasından. Bayraklar yarıya iner, TV’lerde eğlence programları olmazdı. Şibel’in öldüğü gün bile sosyal medya birbirinden lezzetli yemek fotoğraflarıyla doluydu.

Aslında pek çok şeyi anlıyorum ama en çok ‘yemek influencer’lığını anlamıyorum. En çok biz Türkler biliriz iyi yemeği ve kıymetini ama bu kadar gözümüze sokulmamıştı enfes tabaklar. Ülke açlıktan kırılırken, işsizlik son 10 yılın en yüksek rakamlarına fırlamışken, öğrenciler bir çubuk kraker alırken bile düşünürken şimdi bana daha da ayıp geliyor bu olan bitenler. “O sosyal medya hesaplarını takip etmesin o zaman” diyenler hakikaten kırıntı kadar vicdana sahipler mi?

Bedava olanı gözümüze sokanlar...

Zengin ülkelere yakışıyor olabilir bu gurmelik taslayan ama bedavacılıktan öteye geçmeyen sosyal medya hesapları. Ama bize hiç yakışmıyor. Bir akşam önce ne yediğini söylemeyen, okula muz göndermeyi ayıp sayan anne-babaların çocuklarıyız çünkü. Bu görgüsüzlük, bu hoyratlık hali sosyal medyaya göz gezdiren milyonlarca öğrenciyi, KHK’lıyı, işsizi nasıl etkiliyor sizce?

Çalışan ama üç kuruş asgari ücret alanlar da yiyemiyor o tabaktakileri.

Eğer Sibel Ünlü öldüyse bunun sorumluluğunu sadece devlete değil, çevreye, insana, hayvana en ufak değer vermeyen, yedikleri, içtiklerini göze sokmak için bol bol story yayınlayan sosyal medya fenomenlerine de veriyorum. Sibel’in öldüğü gün milyonluk takipçisi olan ve bildiğim kadarıyla bu işten para kıran bir sosyal medya fenomeni, Beşiktaş’ın en lüks otelinde yediği yemekleri anlata anlata bitiremiyordu onlarca story’sinde. Bunların parasını ödüyor mu? Hiç sanmam…Ama onu en çok üniversiteli gençler takip ediyor ne yazık ki!

Farid Farjad'in "Dünyada yüzlerce milliyet, dil, din, mezhep olabilir ama sadece iki çeşit insan var. Vicdanı olan ve vicdanı olmayan” sözünü çok severim. Bunun üzerine düşünmeyi size de tavsiye ederim…