Uzmanlar hem beyin hem de beden gelişimi için balık çeşitlerinin sık sık tüketilmesi konusunda tavsiyelerde bulunuyor. Zira balık, B grubu vitaminlerinden B1, B2, B3, B6 ve B12 ve yağda eriyen A ve vitaminlerinin iyi kaynakları olarak kabul ediliyor. Tüm sağlık faydalarının yanı sıra lezzetiyle de baş döndüren balıkların ana kaynağı arasında güneyde Antalya, kuzeyde Trabzon yer alıyor. Tabi bu durum iki kent arasında rekabete neden oluyor. Türkiye’nin iki farklı ucunda yer alan Trabzon ve Antalya, iklimi, toprağı, insanı ve denizi ile birbirinden farklı iki güzide ilimiz. Trabzon genel itibariyle Karadeniz’in o hırçın dalgaları ile özdeşleşirken, Antalya, sıcak havası ve sakin deniziyle farklı bir atmosfer sunuyor. Dağların denizlere göre konumu, yer aldıkları enlemler ve daha birçok faktörle iki şehir arasındaki farklar çoğalırken, deniz suyu sıcaklıkları ve tuz oranı da denizde yaşayan canlılarla, çıkarılan deniz mahsullerini farklılaştırıyor. Karadeniz kültürünün vazgeçilmez bir parçası olan Trabzon hamsisi adına yurdun pek çok farklı bölgesinde festivaller düzenleniyor. Hamsi tutkunları pişirilen tonlarca hamsiyi afiyete tüketirken, çalınan tulumlarla horonlar tepiliyor, yöresel kıyafetlerle fotoğraflar çekiliyor. Adını ocak ayı ortalarında başlayıp 50 gün devam eden ve halk arasında 'hamsin' denilen soğuk havalardan aldığı iddia edilen hamsi, yağda eriyen A ve D vitaminleri yönünden oldukça zengin ve içerdiği doymamış yağ asitleri sayesinde kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyor. Tabii ki hamsiyi bu kadar arzu edilir kılan şey sadece sağlığa olan faydaları değil. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, yurdun dört bir yanında tüketilen hamsinin lezzeti onun bu kadar sevilmesinde esas aktör. Üstelik hamsi kültüre ve mutfağa o kadar yerleşmiş ki, Karadeniz insanı onu hemen her yemekte ana malzeme olarak kullanıyor. Kızartma ve buğulaması hemen herkes tarafından bilinen hamsi balığı aynı zamanda hamsili ekmek, hamsili pilav, hamsili çorba, hamsili köfte olarak da tüketiliyor. Hatta bu işi bir tık daha iletiye taşıyıp, hamsi reçeli ve hamsi turşusu yapanlar bile bulunuyor. Ancak yurdun kuzeyinden güneyine doğru ilerledikçe hamsinin tahtı sarsılıyor ve yerini deniz ürünlerine bırakıyor. Türkiye’nin turizm başkenti olarak nitelendirilen Antalya, sıcak havası, göz alıcı plajları ve damak çatlatan deniz ürünleri ile özellikle turistlerin aklını başından alıyor. Altı yüz kilometreden fazla sahile sahip olan Antalya’nın mutfağında deniz ürünleri büyük ve önemli bir yer kaplıyor. Ahtapot, karides ve kalamar ile eşsiz lezzetlerin yakalandığı Antalya’da aynı zamanda yöreye özgü Kuzu ve Grida balıkları da mutlaka tadılması gereken lezzetler arasında yer alıyor. Sadece Akdeniz değil dünya mutfağında geniş bir yere sahip olan ahtapot, salatadan, ızgaraya kadar pek çok farklı şekilde sofralarda yer alırken ister marineli ister sade haliyle pişirilen kalamarlar unutulmayacak bir lezzet şöleni sunuyor. Protein, omega-3 yağ asitleri, B vitaminleri ve demir gibi önemli besin maddeleri içeren karides ise lezzetiyle de tava, ızgara, sote, salata, çorba, güveç, makarna, pizza ve sandviçlerde sevilerek tüketiliyor. Türkiye’nin belki de iki zıt kutbu olan Trabzon ve Antalya’da tüketilen deniz ürünlerinin hepsinin kendine has yanları ve özellikleri bulunuyor. Bu nedenle de her iki şehrin ve şehrin lezzetlerini değerlendirirken, ayrı birere kategori olarak düşünmek en doğru yöntem olmaya devam ediyor. Zira farklı renklerden oluşan kültür mozaiği Türkiye’de muhteşem bir ahenk ile yaşamaya devam ediyor.