Banu Şen

18 Mart 2024, Pazartesi 07:00

Eşsiz destanın tarihe kazındığı topraklar: Çanakkale

Her Çanakkale ziyaretim, o günlerin ruhunu yeniden hissettiriyor… Büyük bir savaş sahnesinin tanığı olan topraklarda dolaşmak tüylerinizi ürpertmeye yetiyor. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasındaki özgürlük mücadelesinin yaşandığı zafer ve gurur rotalarını dolaşırken, attığınız her adımda bu büyük mücadeleye dair bir kalıntı gözünüze ilişiyor. Kimi zaman bir mavzer kovanı, top mermisine ait şarapnel parçaları, üniformadan arta kalan bir düğme…

UNESCO’nun 2014’te Çanakkale ve Gelibolu 1. Dünya Savaşı alanlarını Dünya Mirası Geçici Listesi’ne almasının hemen ardından, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı kuruluyor. Başkan İsmail Kaşdemir, muharebelerin hafıza mekanlarında; tarihi, kültürel ve doğal değerleri geleceğe aktarmak için yaptıkları çalışmaları anlatıyor...

TANITIM MERKEZİ’NDE 8 DİLDE YAYIN

2012’de hizmete açılan Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’ne girerken sağda yer alan beyaz duvarın barışın simgesi olduğunu söyleyen İsmail Kaşdemir, şu bilgileri veriyor: “Karşısındaki anıtsal koyu renkli duvar ise savaşın karanlık yüzünü sembolize eder. Çanakkale Muharebeleri’nin farklı evrelerinin anlatıldığı 11 oda boyunca 8 dilde izlenebilen sinevizyon gösterimi, iki kata yayılmış sergi alanını gezmeden önce bilgi sahibi olunması açısından önemli. Sergideki odak noktalarını hiper realistik mankenler ve dioramalarla destekliyor, vitrin önünde harcadığınız zamanın farkına varamıyorsunuz. Bigalı Mehmet Çavuş ve Binbaşı Ali Faik Bey gibi Çanakkale kahramanları için düzenlenen süreli sergiler de bu çatı altında ziyaretçiyle buluşuyor.”

ANADOLU HAMİDİYE TABYASI TARİHİ ATMOSFERİ YAŞATIYOR

Kaşdemir, 18 Mart 1915’te topçularımızın kullandığı Krupp toplarını görebileceğiniz, tarihi atmosferi yaşatan Hamidiye Tabyası özelinde hazırlanmış sergi anlayışıyla Çanakkale Savaşları Tarih Müzesi ile ilgili de şu bilgileri aktarıyor: ”Özellikle Anadolu yakasında kalan ve Eceabat’a geçme fırsatı bulamayan ziyaretçilerimiz için tasarlanmış sergi alanları savaşın tanıkları bonetlerin içinde yer almakta. Her bonette sizi bekleyen vurucu bir enstalasyon ve duygularınıza hitap edecek güçlü bir anlatım var. Yıl içinde farklı etkinliklere sahne olan müze çevresinde yaratılan Minia Gelibolu maketlerinin bulunduğu rekreasyon alanında da ailenizle verimli zaman geçirmeniz mümkün.”

11 Mart 2024, Pazartesi 07:00

Yeryüzündeki cennet: Ayvalık

Ayvalık’ı sadece deniz, güneş, kum üçlüsü ile düşünmek bu büyük coğrafyaya haksızlık olur. Kültür turizminin ülkemizdeki en önemli bölgesi diyebiliriz bu kıyılara…

Eşsiz mimari yapıları ile film platosunu andıran sokakları, sarımsak taşından yapılmış tarih kokan evlerin cumbaları, her sokağını döndüğünüzde farklı renklerin ve farklı dokuların çekiciliği ile Ayvalık eşine çok da rastlanan bir yer değil. Gastronomisi ve mutfağı ise ayrı değer… Gözünüzün alabildiğince zeytin ağaçlarıyla kaplı bu cağrafyaya, ölmez ağacın anavatanı desek yanlış olmaz. Zeytini, zeytinyağı zaten her dönem önemli olmuş. Anıt ağaçları, leziz zeytinleri, zeytinyağları, peynir çeşitleri, zengin mutfağı, taş evleri, daracık sokakları, balıkçıları, toprakla uğraşan insanları ile kalbinizi oracıkta bırakacak kadar büyülü bir coğrafya…

Ayvalık’a bağlı irili ufaklı 22 kadar ada bulunuyor. Bu adaların en büyüğü Alibey Adası ya da bilinen diğer ismi ile Cunda Adası. 1964’te bir köprü ile Lale Adası’na oradan da ilçe merkezine bağlanmış. Eski köprü Türkiye’nin ‘ilk boğaz köprüsü’ olma özelliğini taşıyor. Alibey Adası dışındaki tüm Ayvalık Adaları 1995’te milli park ilan edilmiş, yerleşim yasaklanmış. Ayvalık, antik döneme giden köklü tarihi ile farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir ilçe. Bu yapıların bazıları hala ayakta dururken, bazılarından geriye sadece birkaç duvar parçası kalmış. Zeytin ise ayrı değeri…

Bir zamanlar Ayvalık’ta 22 zeytinyağı, 15 sabun ve 1 pirina fabrikası olduğu biliniyor. Ayvalık aynı zamanda ülkemizin en zengin su altı dip yapısına sahip. Su altı florası ve faunası bakımından ekolojik niş oluşturan 20’yi aşkın adasında yılın 12 ayı dalış imkanı sağlayan onlarca dalış noktası bulunuyor. Ayvalık’ta yelken sporları, trekking olanakları da gelişiyor.

ZEYTİN EKONOMİSİ

Ekonomisi büyük ölçüde zeytin ve turizmi bağlı olan Ayvalık’ta ayrıca, pamuk, çam fıstığı ve üzüm gibi tarım ürünleri yetiştiriliyor. İlçe arazisinin yüzde 60’ı, tarım arazilerinin ise yaklaşık yüzde 76’sı zeytinlik. Ayvalık toprakları yaklaşık 2 milyon zeytin ağacını barındırıyor. Bağyüzü Köyü’nde yetiştirilen Kozak üzümü de tanınmış bir ürün. Son yıllarda turfanda sebzecilik ve Kozak çam balı üretimi de dikkat çekiyor. Zeytinden sabun ve zeytinyağı üreten sanayi kuruluşları da ilçe ekonomisine katkı sağlıyor. Balıkçılık da önemli gelir kaynaklarından biri.

GEÇMİŞİN DEĞERLERİ KORUNUYOR

04 Mart 2024, Pazartesi 07:00

Anadolu'ya ilmek ilmek emek işleyen kadınlar

Türkiye'nin 4 bir yanını; Anadolu'yu, Anadolu’nun bereketli şehirlerini yıllardır karış karış geziyorum. Adı üstünde Anadolu! Her bir yanında kadınların başarı hikayeleriyle karşılaşıyor, en çok onların hikayelerini yazıyorum. Yaşadıkları coğrafyaya emeğini ilmek ilmek işleyen kadınlar görüyorum. Özellikle son yıllarda kadın kooperatifleri Türkiye’nin dört bir yanında gittikçe artıyor. Kadın emeğinin ekonomiye katkısından ziyade tarım, gastronomi ve turizm projelerine daha değer katıyor bu kooperatifler. Bu hafta 8 Mart nedeniyle yine en çok kadınlar konuşulacak…

Olumlu olumsuz pek çok kadın hikayesi karşımıza çıkacak. Ben de kadın emeğini öne çıkaran projelerin sadece birkaçını sayfaya sığdırabildim. 2018’de imzalanan “Kadın Kooperatiflerinin Güçlendirilmesi İşbirliği Protokolü”, Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı arasında 6 Eylül 2023’te beş yıl daha uzatıldı. Bu doğrultuda aralık sonu itibariyle Türkiye’de kadın kooperatifleri sayısı 1010’a yükseldi.

TOPRAKTAN TABAĞA TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFİ

Türkiye’nin Mardin’de kurulan, kadın emeğinin başı çektiği ilk sosyal kooperatifi Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin yarattığı ekosistemi ve hikayesini kurucusu Ebru Baybara Demir şöyle anlatıyor: “Her şey bir avuç tohumla başlamıştı…

2017’de gelecek nesillerin sağlıklı gıdaya erişimine katkı sağlamak için geleneksel yöntemlerle çoğaltmaya başladığımız bir avuç Sorgül Buğdayı, bugün bereketli Anadolu topraklarında 10 binden fazla dönümde her yıl büyüyor. Sorgül’ü çatısı altına alan Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, yıllar içerisinde gelişti, gelişirken Mardin’in yerel ekonomisinin kalkınmasına destek olan ve kendine yetebilen bir ekosistem yarattı. Mardin’de toplum gönüllülerinin hiçbir kâr beklentisi olmadan kurduğu Türkiye’nin ilk sosyal kooperatifi olan Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, bugün paketlemeden mutfağa 60’tan fazla çalışanı, Şemim Sabun fabrikası, e-ticaret sitesi, satış mağazası ve atölye mutfağıyla 170’ten fazla geleneksel çiftçinin ürününü ve bölgenin yerel değerlerini tüm Türkiye’ye ulaştırıyor. Ve şimdi yeni bir dönemin kapıları açılıyor…

Kooperatif yapısının yarattığı ekosistem içerisinde “yerel ürün”, “yerel mutfak” ve “yerel insan kaynağı”nı bir araya getiren Türkiye gastronomisinin ilk “sixth sense” (altıncı his) restaurantı Zamarot1890.”

29 Şubat 2024, Perşembe 07:00

Ege yeni sezondan umutlu

Baharın müjdecisi cemrelerin 7 gün arayla düştüğüne inanılıyor. Cemrelerin ilki 20 Şubat’ta havaya, ikincisi 27 Şubat’ta suya düştü. Üçüncü cemre ise 6 Mart’ta toprakla buluşacak. Böylece baharı artık gelmiş kabul edeceğiz. Zaten baharın gelişini çiçeklenen meyve ağaçlarından, yeşillenen topraklardan usul usul hissediyoruz da. Doğa, hayat yeniden canlanıyor.

BAHAR FESTİVALLERLE KARŞILANIYOR

Ege’de de baharın gelmesi, doğanın uyanışı festivallerle, şenliklerle kutlanmaya başlandı. Çiçeklenen badem ağaçlarıyla bahar; Datça’da ‘Badem Çiçeği Festivali’ ile geçen hafta karşılandı bile! Badem çiçekleri yaşamda umudun simgesi gibi… Önce sahillerde gördüğümüz çiçek açan badem dalları, hızla Anadolu’nun en kuytu yerlerine, tepelere doğru yayılıyor. Yağmurlarla yeşeren doğada otlar bile bereketi simgeliyor. Şubat sonundan itibaren Ege’nin dört bir yanında şifalı ve sağlıklı otlar göz alabildiğince çayırları, dağları kaplıyor. Ege’ye atalardan miras kalan ve kıyı köylerinde ortaya çıkmış ot kültürünü daha geniş kesimlere yaymak için de çeşitli etkinlikler, festivaller düzenleniyor. ‘Bodrum Acı Ot Festivali’ de bunlardan biri. Toprağa cemrenin düşmesinin ardından, 9-10 Mart’ta düzenlenecek ‘Bodrum Acı Ot Festivali’yle; tatil beldesi olarak daha çok bilinen Bodrum’un yemek kültürünün de geniş kitlelerle buluşturulması amaçlanıyor.

KOCADON: GASTRONOMİ KÜLTÜRÜMÜZ DE DEĞERLİ

Bodrum Ticaret Odası Başkanı Mahmut Serdar Kocadon, Bodrum Belediyesi ile Ortakent Yahşi Yalılarını Geliştirme ve Mavi Bayrak Derneği (OYDER) iş birliği ile yapılan festivali çok önemsediklerini belirterek, “Denizcilik kültürümüz gibi gastronomi kültürümüz de çok değerli. Bodrum’un yenilebilir otları mutfağımızın vazgeçilmezi ancak bunları daha fazla tanıtmaya ve daha fazla korumaya ihtiyaç var” diyor.

TURİZMLE BİRLİKTE CANLANMA BEKLENİYOR

26 Şubat 2024, Pazartesi 07:00

Atalardan binlerce yıllık miras: Ege otları

Ülkemizin her bölgesi; o bölgeye özgü, lezzetli ve farklı mutfak kültürüne sahip. “Ege” denince de bölgede yetişen sayısız ot çeşidi ve bu otlar ile yapılan birbirinden leziz meze ve yemekler akla geliyor. Ege mutfağı; bölgede yetişen sayısız ot çeşitleri ve bu otlarla yapılan yemekler ile dünyada önemli restoranlarda da öne çıkmaya başladı. Son dönemde ünlü şefler menülerinde, soslarında Ege otlarını kullanıyor.

Gastronomi turizminin gelişmesiyle bölge ekonomisine önemli katkılar sağlayan otlar için festivaller düzenleniyor, özel turlar gerçekleştiriliyor. Şubat sonundan itibaren Ege’nin dört bir yanında şifalı ve sağlıklı otlar göz alabildiğince tüm bereketiyle güneşin altında parlıyor. Ege’de ot kültürü atalardan kalan bir miras. Kırlarda, çayırlarda ve sahilde yetişen otlar, genç nesillere aktarılarak, yüzlerce yıldır yemek olarak tüketiliyor. Sağlıklı ve lezzetli Ege mutfağı, bölgeyi gastronomi turizminin odak noktası hâline getirirken, tüm dünyada yayılan sağlıklı beslenme tercihi nedeniyle de öne çıkıyor. Şevket-i bostan, kuşkonmaz, arapsaçı, su teresi, ebegümeci, sirken, zahter, köremen… Bunlar ve daha bilinen 800’ü aşkın endemik bitki türleri ile 50 civarında ot yemeği çeşidi bulunan Ege mutfağı, kendisini bu zenginliği ile diğer mutfaklardan ayırıyor. Ayrıca, sağlıklı yaşam kültürü ve Akdeniz-Ege mutfağına olan ilginin artmasıyla tarımına da başlanan Ege otları, bölgede kırsal kesimde yaşayan çok sayıda kadının ve yerel halkın geçim kapısı oluyor.

ÖZEL TURLAR DÜZENLENİYOR

Özellikle bu mevsimde ot kültürünü daha geniş kesimlere yaymak için çeşitli etkinlikler, festivaller düzenleniyor. Bunlardan biri de Bodrum Acı Ot Festivali. Bodrum’un yöresel değerlerini gün yüzüne çıkaran, ilçenin marka değerine katkı koyan “Acı Ot Festivali” artık şehir dışından özel turların düzenlendiği bir etkinlik haline geldi. Bodrum’un yöresel otları ve ürünlerinin doğrudan misafirleri ile buluştuğu festival, bu yıl 9-10 Mart’ta yapılacak. Bodrum Belediyesi ve Ortakent Yahşi Yalılarını Geliştirme Güzelleştirme ve Mavi Bayrak Derneği iş birliğiyle düzenlenen etkinlik; yöresel lezzetler, şifalı bitkiler ve görsel zenginliklerle bu yıl da dopdolu olacak. Bodrum’un zengin mutfak kültürünü yansıtan festivalde; ünlü şeflerin yöresel mutfak sanatını sergilediği atölye çalışmalarına katılmak da mümkün.

Konserler ve canlı performanslarla renklenecek festivalde düzenlenecek ‘workshop’larda yöresel yemek yapımı ve bitki bilgisi konularında pratik deneyimler yaşanacak. Geleneksel Bodrum mutfağını öne çıkarmak için kültürel bir şölen hazırladıklarını söyleyen Ortakent Yahşi Yalılarını Geliştirme Güzelleştirme ve Mavi Bayrak Derneği (OYDER) Yönetim Kurulu Başkanı Öncel Erkal ile bu yolculuğun nasıl başladığını konuşuyoruz. Erkal, 2018’de o zaman OYDER Yönetim Kurulu Başkanı, şimdi ise Bodrum Belediye Başkanı olan Ahmet Aras ile sahilde düzenlenen diğer festivallerin aksine, köy içini hareketlendirecek bir etkinlik için yola çıktıklarını söylüyor.

19 Şubat 2024, Pazartesi 07:00

Sabır şehri Viranşehir

Mezopotamya’nın verimli toprakları üzerinde kurulmuş olan Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesi, Asya ile Avrupa kıtaları arasında önemli ticaret yolu olan İpek Yolu üzerinde yer alması nedeniyle tarih boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuş. Bu özelliği nedeniyle Viranşehir; eski devirlerde birçok saldırılara, istilalara maruz kalmış. Bu istilalar, M.Ö. 275’ten başlayarak 16. asıra kadar devam etmiş. Sümer, Hitit ve Asurlular döneminde “Tilla, Tella, Tilli”, Romalılar döneminde “Constantina”, İslam Uygarlığı döneminde ise ”Tell-Mevzelaht, Tel-Mevzen, Tel-Muzin , Tilmuz ve Örenşehir “isimlerini alan şehir, tarihte çok yıkılıp yakıldığı için şehre harap anlamına gelen “Viran” kelimesi eklenerek “Viranşehir” ismini almış. Yörenin volkanik dağı Karacadağ’ın güney eteklerine yaslanmış, denizden 620 metre yükseklikteki ovaları olan Viranşehir, Şanlıurfa’nın en eski ilçelerinden biri…

TARIM VE HAYVANCILIK ÖNE ÇIKIYOR

Bölgede, tarım ve hayvancılık öne çıkarken; yılda 2-3 defa ekim yapılan verimli topraklarından buğday, pamuk, mısır, arpa, mercimek, karpuz, kavun, salatalık, domates, patlıcan ve şelengo gibi birçok ürün elde ediliyor. Harran Ovası’nın da bir parçası olan Viranşehir, doğal güzellikleriyle dikkat çekiyor. Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra dünyanın dördüncü inanç merkezi olarak kabul edilen Şanlıurfa’da, Viranşehir ilçesi inanç turizmiyle de önemli yere sahip. İlçe; tarihi Zeynel Abidin Camii, Hz. İbrahim Makamı, Viranşehir Kalesi ve Nargilem Bedesteni gibi birçok turistik ve tarihi mekanı barındırıyor. Hazreti Eyyüp Peygamber ile eşi Rahime Hatun ve Elyasa Peygamber’in kabrinin de bulunduğu Viranşehir’in Eyüp Nebi Mahallesi her yıl yüz binlerce kişiyi ağırlıyor. Viranşehir Belediye başkanı Salih Ekinci Şanlıurfa’nın inanç turizmi bakımından önemli bir kent olduğunu söylüyor. Projelerini de konuştuğumuz Başkan Ekinci ‘Eyyüp Nebi Sabır Evleri’ gibi inanç turizmine ve ilçenin gelişimine katkı koyacak çalışmaları anlatıyor. Ekinci, sosyal, ekonomik ve çevreye yönelik faaliyetlerde geçim zorluğu yaşayanlara öncelik vererek çalışmalarını sürdürdüklerini belirtiyor.

EYYÜP NEBİ İNANÇ TURİZMİNİN ÖNEMLİ DURAĞI

İslam tarihinde “Sabır timsali” olarak anılan Hazreti Eyyüp Peygamber ile eşi Rahime Hatun ve Elyasa Peygamber’in kabrinin de bulunduğu Eyyüp Nebi beldesinde yapılan restorasyon çalışmaları ile daha önce hiçbir sosyal tesisin bulunmadığı makamın ziyarete açıldığını belirten Başkan Ekinci, şunları anlatıyor: “45 bin metrekare alan üzerinde Eyyüp Nebi Cami ve Külliyesi, konaklama yerleri, aşevi, kütüphane, otopark ve çocuk oyun alanlarının yer aldığı 86 ‘sabır evi’, öncelikli olarak yaşlı, dezavantajlı ve engelli vatandaşlara hizmet veriyor. ‘Sabır Şehri’mize Burada konaklama sorunumuzu Eyyüp Nebi Sabır Evleri ile çözdük. Eyyüp Nebi Sabır Evleri, Şanlıurfa’da inanç turizmine önemli ölçüde katkı sağladı.”

SEFERTEPE’DE KAZILAR SÜRÜYOR