Mehmet Ali Birand Yıldızı parlayan veya sönen 10 etkili isim...
HABERİ PAYLAŞ

Yıldızı parlayan veya sönen 10 etkili isim...

Haberin Devamı

Hürriyet Gazetesi’nin dört yazarı (Enis Beberoğlu, Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Ahmet Hakan) bu hafta çok akıllı bir konuyu ele aldılar ve hepimizi konuşturdular. Türkiye’nin en etkili 10 ismini seçtiler.

Dünyanın neresinde olursa olsun, daima ilgi çeken bir konu. Biz de 8 kişilik bir arkadaş grubu bir gün önce kendi aramızda aynı anketi yaptık. Pazar günü de, sonuçları Hürriyet’in 4 yazarınınkilerle karşılaştırdık. İlginçtir, ilk 4-5 isimde tam bir mutabakat vardı: Recep Tayyip Erdoğan Abdullah Gül Fethullah Gülen Kemal Kılıçdaroğlu Abdullah Öcalan

[[HAFTAYA]]

Eminim sizlerin yapacağı listenin içinde de bu isimler vardır. Geri kalanlar farklı çıkabilir ancak en tepedekiler bu isimlerden oluşacaktır. Benim dikkatimi çeken aynı listeyi 10-15 yıl öncesiyle karşılaştırdığımızda ortaya çıkan manzaradır:

*En çarpıcı fark Genelkurmay başkanının listelerin neredeyse yüzde 90’ında bulunmaması. Eskiden listelerin en başında hatta başbakanlardan daha önce Genelkurmay başkanları konulurdu. Bu durum TSK’nın önemini hafifletmiyor ancak siyasetteki etkisinin azaldığını gösteriyor.

* Medya da ortalarda yok. İktidarları deviren, darbelere yeşil ışık yakan, siyasete yön veren kısacası gidişi etkileyen ne yazar ne de patronlar kaldı.

*Diğer ilginç bir gerçek, günlük yaşamımızın genelde siyasi şahsiyetler tarafından etkilenmesi. Ne sivil toplum örgütleri, ne sanatçılar, ne de üniversitelerin ağırlıkları kalmış. Tabii beni en çok hayret ettiren, Nobel ödüllü bir yazarımız varken listelere nice marjinal isimlerin girmesidir.

*Başbakanlığın etkili olması doğaldır da, cumhurbaşkanlığı makamı (kısa süreli Turgut Özal dönemi hariç) Abdullah Gül döneminde ön plana geçti. Daha önceleri yetkisiz ve silik kalan Çankaya bu dönemde parladı.

*En önemli değişim herhalde Fethullah Gülen’in binlerce kilometre uzakta olmasına, günlük hayata birebir müdahalesi bulunmamasına rağmen hemen her listenin baş köşesinde görünmesidir. Bundan kısa bir süre önce cezalandırılmaya çalışılan bir ismin böylesine etkili bir konuma gelmesi, ülkedeki değişimin büyüklüğünü göstermektedir.

*İş adamlarının da eski etkinliklerinin azaldığı anlaşılıyor. Daha doğrusu, eskiden tek tanrı gibi görünen isimlerin yerine şimdi daha farklı isimlerin çıktığı, tek en etkili iş adamı yerine birçok ve yeni isimlerin yaygınlaşmaya başladığı görülüyor.

*Abdullah Öcalan’ın adı belki korkularak konuluyor ancak bu ülkenin günlük yaşamını ve geleceğini etkileyecek isimlerin başında geldiği de apaçık ortada. Hatta biraz daha cesur davranılsa, PKK’nın iki numarası Murat Karayılan’ın dahi bu listeye girmesi gerekir. Bu da, Kürt sorununun ne derece önemli olduğunu gösteriyor. Bizleri bir hafta sonu konuşturduklarından dolayı Hürriyet ekibine teşekkür ederiz.

KCK tutuklamaları siyasi kapıları kapatıyor

KCK (PKK’nın şehir yapılanması) tutuklamaları giderek yaygınlaşıyor. Yaygınlaştıkça da, kamuoyunun tanıdığı hatta kimi çevrede saygı duyulan isimler de listelere ekleniyor. Güvenlik kuvvetlerine göre, KCK son derece tehlikeli bir oluşum. Tutuklananlar PKK’nın özerk Kürt bölgesini yönetmek üzere görevlendirdiği kadrolar.

Böylece yeni oluşumun önüne geçiliyor. Kadrolaşmaya darbe vuruluyor. Devlet ile PKK arasında bambaşka bir alanda mücadele yaşanıyor. Dışarıdan bakıldığında güvenlik güçlerinin mantığının, PKK’ya yakın veya PKK ile birlikte hareket eden tüm siyasi kadroları gözaltına almak olduğu anlaşılıyor. Böylece daha şimdiden özerklik çalışmasının önüne geçileceği düşünülüyor. PKK her yönden sıkıştırılmaya çalışılıyor. Bu yaklaşım ister istemez BDP’nin kadrolarını da eritiyor.

İnsan unsurunu ellerinden alıyor. Bir süre sonra yönetici kadro bulamaz noktaya gelecekler. Bu strateji acaba Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırıyor mu yoksa aksine daha da zora mı sokuyor? Bu yaklaşımın uzun vadede terörle mücadele açısından nasıl bir getirisi olabileceğini göremiyorum. Daha da ileri giderek, bu gözaltıları Kürt sorununun çözümünü geciktirebilecek bir politikaymış gibi görüyorum. Kendi kendimize yepyeni bir sorun yaratıyoruz. Konuyu biraz daha açmak isterim. Kürt sorunu ve PKK terörü yumağının silahla çözülemeyeceğini artık hepimiz biliyoruz.

PKK’yı silah bırakıp siyaseti ön plana almaya ikna etmekten başka çare olmadığının da farkındayız. O zaman şu soruyu sormamız gerekiyor: KCK tutuklamalarıyla bir kesim Kürtlere neden siyasetin kapılarını kapatmaya çalışıyoruz? Bu politikanın başka bir açıklaması olabileceğini düşünemiyorum.

Hiçbiri terör suçu işlemekten dolayı gözaltına alınmıyor. Aksine tüm siyasi kadrolar demir parmaklıkların ardına sokuluyor. Bu strateji kısa vadeli bir hesaplaşma ise, hem terörü arttırıyor hem siyasetin önünü kapatıyor hem de gerilimi arttırıyor. Bunun ne hesaplaşması olduğunu anlamak giderek güçleşiyor. Eğer bu gözaltılar devam edecek ve siyasi kadrolar sürekli gözaltına alınacaksa, önümüzdeki dönemin çok daha kanlı geçeceğini bilmemizde yarar var.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder