Mehmet Coşkundeniz Aşk mı ölür yoksa biz mi öldürürüz?
HABERİ PAYLAŞ

Aşk mı ölür yoksa biz mi öldürürüz?

“Aşkın asla doğal bir ölümü olamaz. Körlükten, hatalardan, ihanetlerden ölür. Yorgunluktan, bıkkınlıktan ve donukluktan ölür.” Yazar Anais Nin’in bu sözüne geçenlerde izlediğim bir dizide rastladım. Hemen aklıma Sertab Erener’in, her dinlediğimde tüylerimi diken diken eden ‘Aşk Ölmez Biz Ölürüz’ adlı şarkısı geldi. “Hatalar, yeminler Bitişler, başlangıçlar Yalanlar, suskunluklar Kıskançlıklar, terk edişler Pişmanlıklar, yalvarışlar Kırılmasın diye durur kalbim Usul usul bedeni aşar aşk Aşk ölmez, biz ölürüz” Şarkının sözleri ile Anais Nin’in sözü birbirine uyuyor aslında. Ancak bitiş noktası farklı. Anais Nin “Aşk ölür” diyor, Sertab Erener “Aşk ölmez biz ölürüz” diyor. Peki hangisi? Gerçekten aşk mı ölüyor yoksa biz mi? Aşkın doğal bir ölümü olamıyorsa katili biz mi oluyoruz?

Haberin Devamı

Aşk mı ölür yoksa biz mi öldürürüz

PEKİ KATİLİ KİM?

Ben aşkın kendiliğinden ölmediği, onu insanların öldürdüğü fikrindeyim. Ama Fettah Can’ın şarkısında olduğu gibi “Bu aşkın katili sensin, teslim ol suçlusu sensin” şeklinde katilin tek kişi olmadığını da düşünüyorum. Aşk ölmüşse, bunun iki sorumlusu vardır, biri sen, biri de ben. “Ben aşkı yaşatmak için çok çabaladım ama o kılını bile kıpırdatmadı” savunması bizim suçluluğumuzu ortadan kaldırmıyor. Bir arkadaşım, biten ilişkisinin ardından aynen bu cümleyi kurmuş ve şöyle devam etmişti: “Yıllarca bekledim düzelir diye. Her kaprisine katlandım, her eziyetine ‘Geçer’ diye göz yumdum. Ama ne düzeldi ne de geçti. Şimdi giden yıllarıma yanıyorum...” Kaprislere, eziyetlere katlanmak, aşkı her geçen gün ölüme biraz daha yaklaştırmak anlamına geliyor çünkü. Suça ortak olmaktır bu. Zamanında vazgeçebilseydi ve çekip gitmeye cesaret edebilseydi sonuç bambaşka olabilirdi. Hayır, bu aşk devam edemezdi elbette ama kendi içindeki aşkı da öldürmeyebilirdi. Böyle travmatik ilişkilerden sonra insanın yeniden bir aşkı yaşatması pek mümkün olmuyor. Aşkın ölümünün yarattığı en büyük sorun da bu. Böyle bir durumda kişi, yeni bir aşk fırsatını ya görmezden geliyor ya da “Ya o acıları yeniden yaşarsam?” deyip baştan reddediyor. Yani kendi aşkını öldürüyor aslında.

Haberin Devamı

AŞK AYNAMIZDIR

Aşk bizim aynamızdır. İnsan olarak kötüysek kötü, iyiysek iyi bir aşka sahip oluruz. Hamurumuzda ne varsa aşkı da öyle algılar, öyle yaşarız. Haset bir insansak, dünyanın en kıskanç aşığı oluruz. Hırslı bir insansak, asla birlikte olduğumuz kişiyle yetinmeyiz. Kurnaz bir insansak, sevgilimizi nasıl kandıracağımızı düşünürüz. Tembelsek, aşkımız için çaba göstermeyiz. Vurdumduymazsak, aşkı da umursamayız, sevgilimizi de. Öyleyse kendimize sevgili yerine bir ‘aşk katili’ seçme riskimiz var. Ah tabii, aşık olduğumuz kişiyi seçemiyoruz, onu biliyorum da ilişki devam ederken “Düzelir, geçer” diye beklemenin nelere yol açabileceğini anlatmaya çalışıyorum. Canımızı aşk acıtmıyor, insanlar acıtıyor. Ciğerimizi aşk yakmıyor, insanlar yakıyor. Çektiğimiz acı aşktan değil, bir başka insandan kaynaklanıyor.

Aşk mı ölür yoksa biz mi öldürürüz

ÖLÜMSÜZ AŞK VAR MI?

Şimdi bir başka soruya yanıt arayalım. Aşk ölümsüzlük olabilir mi? Bedenen ölsek de aramızdaki aşk yaşayabilir mi? Tarihin eski çağlarından beri anlatılagelen aşk efsaneleri bunun mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Hadi onlara efsane diyelim, gerçek olmayabilir diyelim. Ama kendileri dünyada olmadığı halde hâlâ aşklarının konuşulduğu çiftler yok mu? Var elbette... Hatta bunlardan birinin filmi çekiliyor, başrolde de gururumuz Haluk Bilginer oynuyor. Soprano Maria Callas ile armatör Aristotle Onassis aşkı. Suikasta kurban giden ABD Başkanı Robert Kennedy ile Marylin Monroe aşkı unutulur mu? Fransız şair Louis Aragon’un Elsa’ya duyduğu aşk olmasa “Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de, bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm” dizelerini okuyabilir miydik? Nazım Hikmet’in Piraye’ye olan aşkı öldü mü sizce? Aşkın sanatı beslediği bir gerçek. Neredeyse bütün sanat eserleri aşkı anlatır, aşkı ölümsüz kılmaya çalışır. Bu yüzden biz insan olarak ‘aşk katili’ olabiliriz de, kavram olarak aşkı öldürmemiz mümkün değil. Biriyle aramızdaki aşkı yok ederiz, bunda da pek mahiriz. Ama ne yaparsak yapalım aşk yaşamaya devam edecek. Kimilerinin “Modası geçmiş bir kavram” demesine aldırmayın siz, “lale devri çocukları” ölümsüz aşkların kahramanları olmayı sürdürecek.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder