Mehmet Coşkundeniz Bitmiş aşklar müzesi
HABERİ PAYLAŞ

Bitmiş aşklar müzesi

Cihangir’deki cadde üstü kafelerden birinde oturmuş, önümdeki bilgisayarda yazımı yazmaya çalışırken “Merhaba” diyen bir ses duyunca kaldırdım başımı, “Biliyorum çok meşgulsünüz ama sizi görünce tutamadım kendimi, benim için çok önemli olan bir konu var” dedi. Gülümsedim, “Ben de küçük bir mola verecektim, oturun lütfen” diye cevap verdim. 30’lu yaşların ortalarındaydı. Neşeli, gözleri parlayan, bohem giyim tarzıyla dikkat çeken bir kadındı. “Buralardansınız sanırım” dedim, “İki sokak ötede oturuyorum” diye cevap verdi. “Fazla vaktinizi almadan konuya gireyim ben” diye devam etti.

Haberin Devamı

KUTULAYIP SAKLIYORUM

“Bir problemim var. Ben bitmiş ilişkilerimden kalan hiçbir şeyi atamıyorum. Mektuplar, hediyeler, fotoğraflar, gittiğimiz filmlerin, konserlerin biletleri, restoranların hesap fişleri, yarısı içilmiş içkiler, ilk randevuda giydiğim kıyafetler, ayakkabılar, iç çamaşırları, onun kullandığı ve hatıra olarak aldığım aksesuarlar, parfümler ve daha birçok şey...” Şaşırdım, genellikle lise çağlarında yaşanan ilk aşkı hatırlatan bazı objeler saklanır. Ama böylesini ilk kez duyuyordum. Devam etti, “Üstelik ben bunları isim isim kutularda saklıyorum.

Daha doğrusu saklamaya çalışıyorum çünkü hayatıma yeni biri girdiği zaman öyle ya da böyle bunları öğreniyor. Her seferinde atacağıma söz veriyorum ama atamıyorum. Doğal olarak hayatımdaki kişi eski ilişkilerimin gölgesinde yaşayamayacağını söyleyip beni terk ediyor. Peki ben ne yapıyorum? Bir-iki gün üzüldükten sonra hop onun adına da bir kutu oluşturuyorum.” Karşımdaki kadın bir koleksiyonerdi kuşkusuz. Üstelik benzeri olmayan bir koleksiyona sahipti. “Peki sorun ne?” dedim, “Anladığım kadarıyla siz böyle mutlusunuz...”

PROBLEM YAŞIYORUM

“Hayır, mutlu değilim” dedi, “Evet o eşyaların benimle olduğunu bilmek müthiş bir tatmin duygusu veriyor bana. Ama artık bu eski ilişkilerin her şeyinden kurtulmak istiyorum. Ne yapmalıyım?” “Atmalısın” dedim, “Hepsini gözünü kapatıp atmalısın.” “Kaç kez denedim, yapamadım” diye cevap verdi. “O zaman şöyle bir yol önereyim sana” deyip devam ettim... “Elinde böyle kaç kutu var bilmiyorum. Ama evi müsait olan bir dostuna verebilirsin bu kutuları. Sen değil, o saklasın. Hem atılmadığını bilirsin hem de onları kendinden uzak tutmuş olursun.” “İyi de öyle evi geniş bir arkadaşım yok ki benim.” “Belki bir depo kiralamalısın. Ya da bir müze aç istersen.”

Haberin Devamı

ZAGREB’DEKİ MÜZE

Tabii ki “Müze aç” cümlesini espri olsun diye söylemiştim. Ama birden aklıma geldi. Zaten böyle bir müze vardı. Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de yer alan ve orijinal adı “Museum of Broken Relationships” (Bitmiş İlişkiler Müzesi) olan bu müzede dünyanın neredeyse her yerinden bağışlanmış objeler, hikayeleriyle birlikte yer alıyordu üstelik. Hatta 2017’de ‘gezici müze’ olarak İstanbul’a da gelmişti.

Bu müzeyi anlattım ona, “İstersen oraya bağışla bu eşyaları” dedim. “Kabul ederler mi?” diye sordu. “Elbette ederler, bildiğim kadarıyla Türkiye’den gönderilmiş bazı objeler de sergileniyor. Ben gidip görmedim ama epey yazı okudum bu müze hakkında. Örneğin; Sabiha Gökçen Havaalanı’na düzenlenen terör saldırısında ölen bir erkeğin nişanlısı, giyemediği gelinliği bağışlamış müzeye.

Haberin Devamı

Bir başkası kız arkadaşını görmek için Amerika’ya gitmeye hazırlanırken bir telefonla terk edildiğini öğrenince aldığı uçak biletlerini vermiş.” Öğrendikleri hoşuna gitmişti. “Kesinlikle o müzeyle irtibata geçeceğim” deyip ayrıldı yanımdan.

HEPİMİZİN BİR MÜZESİ VAR

Hepimiz, eski sevgililerimizden kalan bazı eşyaları bir yerlerde saklarız. Ya da saklamayız ama bir kutunun içinde, bir sandığın dibinde unutulmuş bir şekilde dururlar öylece. Bir fotoğraf, bir mektup, bir günlük, zamanında alınmış hediyeler, küçük biblolar... Hepsi özel hatıralar taşır.

Bize kötü zamanları hatırlatan objelerden kurtuluruz ama güzel anları hatırlatan objeleri atmaya kıyamayız. Çünkü onlar aynı zamanda geçmişimizdir, duygularımızın yansımasıdır. Belki, benimle konuşan okurumun yaptığı gibi her sevgiliye özel bir kutu yapıp bıraktığı eşyaları onlara koymayız ama bir kenarda dururlar işte. Bir gün köşe bucak temizlik yaparken ya da bir evden diğerine taşınırken çıkarlar karşımıza.

Bakarız, yanımızda arkadaşımız varsa hikayesini anlatırız. Sonra yine kutusuna koyar, bir dahaki temizliğe ya da taşınmaya kadar unuturuz onları. Yani aslında hepimizin kişisel ‘Bitmiş Aşklar Müzesi’ vardır. Sergilemesek de var olduklarını bilmek rahatlatır bizi.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder