Özsel Tortop Golf oynayan imam
HABERİ PAYLAŞ

Golf oynayan imam

Haberin Devamı

Hayatımda tanıdığım en ilginç insanlardan İmam-Hafız Selman Okumuş…

35 yaşında, İlahiyat eğitiminin ardından İngilizce işletme yüksek lisansı yapan, modern, açık görüşlü, dünyayı gezen, yakışıklı bir imam…

7 yıl önce kendisiyle yaptığım röportajın başlığı, “İmam Değil Sanki Manken”di.

Çok iyi hatırlıyorum; fotoğrafını görenler, “Haydi canım, böyle imam mı olur?…

Sen giydirmişsindir o kıyafetleri… Tıpkı Sarar mankenleri gibi..” demişti…

O zamanlar Fatih Şehzade Camii’nin imamıydı, birkaç yıldır Tophane Kılıç Ali Paşa Camii’de görev yapıyor…

Golf oynayan imamYıllardır iletişimimiz kopmadı, sık sık bir araya gelir görüşürüz…

Hatta en son geçen ramazan ayında televizyonda gündüz kuşağında “Mukabele” programı yaptık kendisiyle...

Enerjisi televizyon ekranından bile geçti, çok sevildi…

Öyle ki, sırf onu görmek için camiye akın akın gelen ziyaretçilere, çocuklarına “Ölürsem cenaze namazımı Selman Hoca kıldırsın” diye vasiyet eden yaşlılara bile şahit oldum..

Ama insanların beyninde nasıl bir “imam” imajı varsa artık, kimse onun imam olduğuna inanamıyor…

Zaman zaman ben de unutuyorum onun imam olduğunu…

Çünkü gazeteci, televizyoncu veya bankacı bir arkadaşımla konuştuğumdan farklı bir şey konuşmuyorum…

Ayrıca diğerleriyle konuşurken nasıl rahatsam, onunla konuşurken de o kadar rahatım...

Hatta sohbetimiz genelde bol kahkahalı geçiyor…

***

Geçen gün sohbet ederken Antalya’da golf oynadığını, yat kaptanlığı eğitimi aldığını, tekne kullandığını söyleyince, “Pes” dedim, “Keşke her imam senin gibi olsa”…

Hem modern bir hayat yaşıyor, hem de mesleğini layıkıyla yerine getiriyor…

Cuma günleri camide İngilizce Hutbe okuyor mesela…

Kimler için?

İstanbul’da yaşayan yabancılar ve Karaköy’e yanaşan yurtdışı gemilerinde çalışan Malezyalı, Endonezyalı, Sri Lankalı, Pakistanlı ve Hintli Müslümanlar için…

Sadece İngilizce değil, Türkçe hutbe okurken bir yandan da engelli cemaat için işaret diliyle tercüme yaptırıyor…

Hutbe demişken, aklıma geldi…

Cemaatin ilgisi dağılmasın diye hutbeyi elindeki kağıttan değil, iPad’den okuyor…

***

Pazar sabahları, namazın ardından ilahiler okunuyor, kasideler söyleniyor, ardından hep birlikte kahvaltı yapılıyor…

Çıkışta çocuklara çikolata ve oyuncak hediye ediliyor…

Cemaatin 4 yaşında da üyesi var, 104 yaşında da…

Velhasıl; modern imamın haliyle camisi de modern…

Kayseri’den özel getirilen halıları anti bakteriyel özellikte mesela…

Kokmuyor, mikrop saçmıyor…

Ayrıca kadınlar, erkekler ve engelliler için yapılan özel abdest alma yerlerinde el kurutma makinesinin yanı sıra ayak kurutma makinesi de var…

Bitmedi…

Camiye girmek istiyorsunuz ama kıyafetiniz müsait değil…

Sorun değil…

Cami girişinde kadınlar için Rümeysa adı verilen özel dikim elbiseler var…

Hem şık, hem usule uygun…

Giyiyorsunuz, camiye girip duanızı ediyorsunuz, çıkışta Rümeysa’yı teslim edip gidiyorsunuz…

Bu yüzden İmam Hafız Selman Okumuş’un cemaati çok geniş…

Daha ne olsun?

Gerçekten de keşke her imam Selman Okumuş gibi olsa, ne güzel olurdu değil mi?

***

ALÇAK MERKÜR, MASRAFA SOKTUN BENİ!

Astrolojiden pek anlamam ama bildiğim tek şey Merkür gerilerken her şeyin tepetaklak olduğu…

Yılda birkaç kez, 3 hafta boyunca geri giden iletişim gezegeni Merkür; başta elektronik cihazlar olmak üzere her şeyi bozuyor, iletişim kazalarına sebep oluyor…

Merkür’ün geri gidişini hafif sıyrıklarla atlattınız atlattınız, yoksa benim gibi yanarsınız…

Daha önce de ağır hasarlar vermişti ama bu kez geri gitmeye başlar başlamaz kesemi yaktı geçti!

Hepsi aynı gün içinde oldu üstelik…

Önce küt diye evdeki notebook’um bozuldu..

Acil bir yazı yetiştirmem gerektiği için koştura koştura en yakın teknolojik markete gittim… Tamirinin mümkün olmadığını öğrenip 5 dakika içinde yeni bir notebook ile çıktım mağazadan…

Tam elimi cep telefonuma attım ki; o da ne?

Teknolojinin son harikası diye aldığım cep telefonum şarjı bitmiş gibi duruyor…

Kapanmış, açılmıyor…

Ne yapsam nafile…

Sinirden ağlayacağım neredeyse…

Tam içimden Merkür’e küfrediyordum ki, sanırım halime acıdı, problem çözüldü…

Ama kabus bitmedi!

Eve geldim, daha 3 yıl önce aldığım LCD televizyonumun ekranının yarısı pembe, yarısı sarı...

Haydaaa!

Velhasıl yetkili servis arandı, tamirci geldi…

Sonuç: Tamiri çok pahalı, yerine yenisini alsanız daha iyi!

Şimdi kara kara LED mi alsam, LCD mi, hangisi, nerede ucuz, yoksa televizyonsuz bir yaşamı mı denesem araştırıyorum…

Sonra aklıma televizyoncu olduğum geliyor, Merkür’e küfretmeye devam ediyorum…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder