Katar seni çağırıyor...

Katar’a ilk kez geçen yıl gittim... Geçen kasımda Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan ülke; bu vesileyle ülkeyi dünyanın önde gelen turizm merkezlerinden biri olarak vitrine çıkardı. Açıkçası yapılan tanıtım çalışmalarını, yeni statları, ülkedeki mimariyi ve sanat merakını görünce epey etkilenmiştim. İşte Katar Turizm Bakanlığı’nın stratejisi de, ülkenin tüm bu etkileyici özelliklerini tanıtmak. Hedef, 2030 yılına kadar, yılda 6 milyondan fazla turist! (Dünya Kupası sırasında ülkeye 1.2 milyon, yıl boyu toplamda 3 milyona yakın turist girdiği tahmin ediliyor.) Doğrusu, hedefe ulaşmak için büyük çaba sarf ediyorlar.

Ülkenin dört bir yanında yapılan etkinlikler, festivaller, sergiler, müzeler ‘Katar beni çağırıyor’ dedirtecek kıvamda. Beni de çağırdı Katar ve geçen hafta yeniden Katar’ın başkenti Doha’da buldum kendimi. Bu kez sebeb-i ziyaretimiz 12. Uluslararası Katar Yemek Festivali’ydi (QIFF). Hem Katar’ın yemek kültürünü tanıtan hem 100’den fazla stantla dünya mutfağından örneklerin sunulduğu festivalde; aşçılık yarışmaları, aile dostu eğlenceler dolu doluydu. ‘İşimiz yemek’ diyorsanız şayet, Katar yemek kültürünü tanımak için gidilmesi gereken en önemli yerlerden biri de Heenat Salma Çiftliği... Çevre farkındalığına sahip, geleneksel çiftçileri ve organik/doğal üretimi destekleyen çiftlikte; organik meyve, sebze, süt ürünleri, yumurta, bal ve etin yanı sıra yaklaşık 30 farklı ürün çeşidi yetiştiriliyor. Şahane mutfağında Katar yemekleri de tadılıyor.

Güvenli ve aile dostu turizm ülkesi

• Katar’da konumuz öncelikli olarak yemekti, o yüzden yekten söylüyorum: Katar yemeklerinde boş yok çünkü baharatları bol. Seyahat boyunca en çok tavuk yedim çünkü GDO’suz, enfes tavuk var bu ülkede.
• Çok sayıda Michelin yıldızlı şef restoranı var Doha’da… 3-2-1 Spor Müzesi’nde bulunan Tom Aikens’ın restoranı Naua, sağlıklı ve vegan yemekler konusunda bir numara!
• Katar için öncelikli hedeflerden biri de aile dostu bir destinasyon olmak. Son derece güvenli bir ülke ve çocuklu aileler için müzelerden çöle sayısız aktivite imkanı var. Geniş kumsalları ailece tatile uygun. En gözde iki plaj Salwa Beach ve Fuwairit Beach. Fuwairit Beach, Kitesurf Dünya Kupası’na da ev sahipliği yapmıştı.
• Quest, Katar’ın ilk tema parkı. 32 bin metrekarelik alana kurulu bu kapalı eğlence merkezi, adrenalin dolu saatler geçirmek için birebir. Guinness Dünya Rekorlar Kitabı’nda yer alan dünyanın en yüksek kapalı mekan hız treni ‘EpiQ Coaster’ ve dünyanın en yüksek kapalı mekan düşüş kulesi ‘Magma Blast’ heyecan isteyenler için ideal.
• Msheireb, bizim deyimimizle ‘Doha’nın Abdi İpekçi’si! Ancak buranın farkı, dünya standartlarında ve sürdürülebilir bir kentsel dönüşüm projesi olması. Msheireb’de 4 eski eve dokunulmamış ve her biri Katar tarihinin farklı boyutlarını yansıtan birer müzeye dönüştürülmüş. Msheireb müzelerine özel yapılmış akıllı telefon uygulamasıyla, sanal rehber eşliğinde müze gezebiliyorsunuz. Bu bölgede yer alan Valentino sergisi efsaneydi mesela.

Müzecilikte çok çok iyiler

• Katar’da çok iyi şey var ama en önemlisi ödüllü mimarlar tarafından yapılmış müthiş müzeler…
• İslam Sanatları Müzesi (MİA), Doha sahilinde yapay ada üzerine kurulu. Bina, Pritzker ödüllü I. M. Pei (Ieoh Ming Pei) tarafından tasarlanmış bir mimari harikası. Müzenin ilk dört katında kalıcı ve geçici sergiler, hediyelik eşya dükkânı, bir kafe yer alırken; beşinci katta ünlü şef Alain Ducasse imzalı lüks restoran IDAM var. Müzede, aralarında 2 bin nadide baskının da bulunduğu 21 bin kitaplı muazzam bir kütüphane de var.
• Katar Ulusal Müzesi ise tam bir şaheser. Ödüllü mimar Jean Nouvel tarafından 2019’da yapılmış; şeklini çöl gülü olarak bilinen kristal oluşumlardan almış bir bina. Katar’ın tarihi ve kültürüyle ilgili her şey bu müzede.
• 3-2-1 Katar Olimpiyat ve Spor Müzesi ise, dünyanın en yenilikçi spor müzelerinden biri. Sporun gelişimini ve Katar’ın spora olan tutkusunu anlatan müzede, interaktif sergiler, ilham verici eserler ve oyun alanları yer alıyor. Bir erkek bu müzede saatlerini geçirebilir, kesin bilgi.

Böyle güllaç sunumu yok!

Herkes sevmez güllaçı ama Ramazan demek güllaç demek biraz da. Ben bayılırım. Niyeyse başka zaman aklıma gelmez ama Ramazan’da en güzelini yemek için bol bol deneme yaparım. İçinde bol ceviz, kararında bir gül suyu varsa hele, o güllaç paha biçilmezdir. Geçen gün arkadaşlarımla Boğaz kıyısında bir mekana iftara gittim. Yemek bitti, güllaç istedim ama sonuç hüsrandı. Kötü güllaç, peçete yemiş hissi veriyor ne yazık ki! Masadaki arkadaşım hayal kırıklığımı görünce, Kandilli Pastanesi’nin güllaçını önerdi.

Ertesi gün sipariş verdim hemen. Lalelerle süslenmiş özel bir kasenin içinde, Kandilli Pastanesi’nin özel üniformalı çalışanları adrese teslim ediyor. Nasıl özenli bir sunum ama, bravo. Hemen denedim tabii; gül suyu da, cevizi de kararındaydı, enfesti. Özenli sunumu ile kendini ayrı bir kulvara taşıyan marka, güllaç işinde de olayı bitirmiş, defteri kapatmış gerçekten. ‘En iyi güllaç’ listelerinin en tepesine yazılsın hemen. Özellikle Ramazan’da iftarlık hediye arayanlara tavsiye ederim; çok şık, çok havalı.