Şirin Sever O iletişim hayata bağlıyor
HABERİ PAYLAŞ

O iletişim hayata bağlıyor

Günlerdir göçük altından çıkarılan insanları izliyorum pür dikkat. Her çıkan insanla/bebekle umutlanıyorum; biri daha canlı çıktı diye sevinç gözyaşı döküyorum. Kimileri buna da kızıyor! Herkes her şeye kızıyor zaten, bense anlamıyorum. Mesela biri diyor ki; “Televizyonda canlı izlettirilen ve ‘umut’ olarak empoze edilen göçük altından çocuk çıkarma görüntülerini kabul edemiyorum. Önceliğimiz çocuklara başlarına yıkılmayacak evler inşa etmek olmalı...” Doğru. Haklı. Ama iki aylık bebekler çıktı günler sonra; kiminin elinde annesinin saçı, kimi elini emiyor. Ağlamıyorlar bile, mucize değil de ne? Faciadan ders alalım, önceliklerimizi değiştirelim elbette ama 120. saatte canlı çıkabilen bebelere de bırakın sevinelim be! O soğukta nasıl dayanabildiler, aç kalabildiler, aklım almıyor.

Haberin Devamı

O iletişim hayata bağlıyor

Uzmanların açıklamalarını okuyorum; bir taraftan soğuk hava su ihtiyacını azalttığı için avantaj olmuş, bir taraftan yorganların battaniyelerin içinde depreme yakalandıkları için korunmuşlar. Ve en önemlisi yaşam üçgenleri arasında kalabilenler kurtulmuş. Arama kurtarma ekiplerinin o yaşam üçgenlerine ulaşmak için günlerdir debelenmeleri peki? Kimse kusura bakmasın, her birine ağlıyorum ben.

Madenciler yok mu; baştacı edilsin hepsi. Yerin altını bildikleri için acayip sistemler kullanıp enkazın içine tüneller açarak giriyor, termal kameralarla yaşam belirtisi arıyorlar. Onları ilk gün uçakla bölgeye taşımayanlar utandı mı acaba? Kurtarma ekiplerinin her birinin iletişimine, can kurtardıklarında birbirlerine sarılıp ağlamalarına kalbimi bırakıyorum, siz ne anlatıyorsunuz? Hepsinin o tatlı, şefkatli çabası hele, inanılmaz. Sanırsın her biri psikolog! Kullandıkları o dil, paniksiz halleri direkt hayata bağlıyor insanları.

Sağlıkçılar keza… Pandemide çektikleri yetmedi, canla başla şimdi de bölgede çalışıyorlar uykusuz/ perişan. Gerçekten bu insanların hakları ödenmez. İsterim ki her birinin dertleri tasaları azalsın, onlar için de bir şeyler yapılsın. İnsanlara ikinci hayat veren bu insanlar yarın unutulmasın. Geçen gün de söylediğim gibi; onlar bu ülkenin tutkalı gerçekten.

Haberin Devamı

HERKES ŞOKTA MI YOKSA?

Peki her biri günler sonra kurtarılan o miniklerin sükuneti, şaşkın ama sakin duruşları neydi öyle? Hiç mi korkmadınız, hiç mi canınız yanmadı yahu! Bir minik kurtarıcılarına “Acele etmeyin biz iyiyiz” diyor; diğeri “Su içemem daha muayene olmadım” diyor, bir başkası şok içinde ama gülümsemeye devam ediyor. Enkaz altından çıkan kimsede, özellikle çocuklarda zerre isyan ve pes etmek yok. Ya herkes şokta ya da başka bir şey, ben anlamadım. En son cuma günü bir genç kızın, kız kardeşini kurtaran Alman kurtarma ekibine sarılmasını, ellerini öpmek istemesini, sonra yere çöküp ayaklarına kapanmasına ağladım durdum. Bunlara sevinmek, sorunları unutmak anlamına mı gelir, siz söyleyin lütfen.

DOLAR YAKAN DAYILAR GİBİ…

Anlamadığım bir şey var… Bütün bu duygusallığın içinde insanların ‘kim yardım etti, kim etmedi’ çetelesi tutması tuhaf değil mi? Sorumlular belli, yaşanan felaketin sebepleri belli. Ama adam tüm bu hengamenin içinde ‘Starbucks niye geçmiş olsun demedi, Netflix niye demedi?’ diye liste yapıyor. Şaşkınım! Bir uzmanın dediği gibi; öfke değerlidir ve doğru yöne yönlendirildiğinde çok işe yarar.

Haberin Devamı

O yüzden öfkemizi, yaptırım gücümüz varsa onu, şu an asıl suçlulara yönlendirmemiz gerek. Kızabilirsiniz tabii bütün bu markalara, hakkınızdır. Ama onlara sinirlendiğiniz kadar gerçek sorumlulara sinirlenmediniz be! Gerçekten de bazıları dolar yakan dayılardan farksız!

Kendimize bir söz verelim…

Bu olanlar doğal değil. Evet bir doğa olayı ama felaket haline getiren insan. Müteahhitler eliyle gerçekleştirilmiş bir cinayet. Yapı denetim uzmanları, onlara göz yuman yetkililer, hepsi suçlu. Japon deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki demiş; “Genel af anlaşılır çünkü insan pişman olabilir ya da kendini düzeltebilir. İmar affı anlaşılamaz çünkü dayanıksız ya da hasarlı beton pişman olmaz, kendini düzeltemez. İmar affı Türkiye için çok riskli.” Sanmıyorum ama siyasiler ve tüm karar vericiler umarım bu gerçekle ARTIK yüzleşir. Bizim de yüzleşmemiz gerekenler var…

Kendimize bir söz verelim; bilim insanları ne diyorsa dinleyelim. Naci Görür’ün sözlerini unutmayalım; diyor ya hani: “Onlar bizi görmüyorlar, bu kadar açıklamaya rağmen kimse ne beni, ne de Celal Şengör’ü depremle ilgili çalışmalara çağırmadı. Onlara göre biz yokuz!” Şu saatten sonra bilim insanlarını dinleyen, onlara gereken değeri veren siyasilere oy verelim. Binaları Japonlar’ın yaptığı gibi yapanlara güvenelim.

Ya günlerdir, sismik izolasyon görüntüleri izliyorum. Nasıl çalışıyor, nasıl sallantıyı en aza indiriyor diye, hayretle bakakalıyorum. Bizi de bunlara layık gören insanları, müteahhitleri seçelim. Hepimizi önceliği artık bu. Bakın ‘Marmara depremi kapıda’ diye bas bas bağırıyor uzmanlar, artık bu işin şakası yok.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder