Giriş
Bir okuyucumdan, edinilmiş mallara katılma rejimine dair ihtilafta malların yarısı alınmaz, değerinin yarısı alınır açıklamasının yadırgandığını görüyorum. Bu husus gerek boşanmalarda, gerekse vefatlarda gündeme gelen bir husus olduğu için, okuyucularımın sorusu üzerine bir defa daha açıklama ihtiyacı duyuyorum. Evet edinilmiş mallara katılma rejiminde katılma payı talep etme hakkı bulunan kimse mesela evin yarısını isteyemez. Evin yarısının parasal değerini ister. Keza sair mallar için de durum budur. Bunun için gerek üç gün önceki yazımda ve gerekse önceki yazılarımda edinilmiş mallar üzerinde hakkı olduğunu iddia edecek kimselere hep parasal değerinden söz etmişimdir. Böyle bir hesaplama yaparken mahkemeler de bu hesabı yapacak bilirkişi tayin eder ve edinilmiş mallar üzerinde hak iddia eden kimselere bu hakkını nakdi olarak yani parasal değerinin ödenmesine karar verir.
Tabii ben bu durumu en basit hali ile yansıtıyorum ancak bu iş bu kadar da basit değil, bazı mallarda hakkı bulunduğunu iddia eden kimsenin bu mal üzerinde tarafların katkı payının bulunması söz konusu olabilir. Dolayısı ile bunların da nakdi ödemeler hesabına katılması gerekir. Bazı mallar kişisel mallardır, bunlar hesap dışı bırakılır. Dolayısıyla olay anlatmaya çalıştığım kadar da basit değildir. Benzer ihtilafların yıllarca sürdüğü görülmüştür. Miras kalan malı satıp bu parayla başka mal alan birinin yeni malı da kişisel mallar kategorisine girer. Ya paranın yarısını miras yolu ile temin etmiş, diğer yarısını kendi geliri olarak fiyata katmışsa ne olacak? Bütün bunları birbirinden ayırmak oldukça zordur. Bunun için okuyucuma verdiğim yanıt işin en basit halidir. Diğerlerini isterseniz şimdilik hiç karıştırmayalım.
