Ufuk Tarhan

25 Aralık 2021, Cumartesi 07:00

Webb Uzay Teleskobu evrenin sırlarını açığa çıkaracak

James Webb Uzay Teleskobu projesi, Dünya atmosferinin dışında 31 yıldır çalışan Hubble Uzay Teleskobu’nun yerini almak ve evrenin sırlarını aydınlatmak üzere NASA'nın başkanlığında 15 farklı devletin, Avrupa Uzay Ajansı ve Kanada Uzay Ajansı'nın ortak yürüttüğü bir projedir. İş birliği çerçevesinde 1989 yılında başlatıldı. Aslında çalışmalar başladığında 2007’de fırlatılması planlanmıştı ancak projenin sıfır hata toleransı ile hiç aksamadan yürümesinin zorunlu olması ve ilerledikçe çıkan binlerce önemli detay ve karmaşık tasarımı nedeniyle fırlatma bugüne kadar defalarca ertelendi.

Verilen son tarih 22 Aralık 2021 idi. O da iptal edildi ve 25 Aralık 2021 son, kesin fırlatma tarihi olarak duyuruldu. Eğer siz bu yazıyı okuduğunuzda Webb Teleskobu fırlatılabilmişse zaten bütün dünyada haber olacağından diğer tüm detayları mutlaka öğreneceksiniz. Ben yine de size kısaca “Bu teleskop neden bu kadar önemli?” ona dair bazı özet bilgiler aktarayım.

NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

YAŞAYABİLECEĞİMİZ BAŞKA GEZEGEN VAR MI?

Evrene dair bugünkü bilgilerimizin oluşmasını sağlayan en önemli araçlardan biri olan emektar Hubble uzay teleskobu, 2.4 metre çapındaki bir gözle yerden 500 km yukarıdan bakıyor iken Webb uzay teleskobu bunu, 6.5 metre çapında çok daha büyük bir gözle, 1,5 milyon km uzaktaki (bu uzaklık, Dünya ile Ay arasındaki uzaklığın dört katıdır) uzay boşluğuna bakarak yapacak.

Ve muhtemelen evrene, dünyanın oluşumuna dair bildiğimiz pek çok şey bir kez daha değişecek, gelişecek. Özetle Webb Teleskobu, galaksilerin nasıl oluşup geliştiğini araştırırken Güneş Sistemi'mizdeki gezegenlerin fotoğraflarını çekecek, öte gezegenlerin atmosferlerini araştırıp kimyasal yaşam izleri arayacak. Oksijen miktarını ölçerek yaşanabilir gezegenler bulmaya çalışacak.

18 Aralık 2021, Cumartesi 07:00

NFT geleceğin yeni kazanç kapısı mı?

Bu hafta size Collins sözlüğü tarafından ‘2021’in kelimesi’ seçilen NFT ile ilgili bilgi ve ipucu niteliğinde bazı notları derledim. NFT ve diğer pek çok yeni dijital dünya terminolojisi ve uygulaması kolay kolay ve hemen anlaşılabilecek kadar basit değil. NFT her yenilikte olduğu gibi tabii ki bir miktar balon gibi şişmiş durumda. Ancak ilk alışma ve abartma dönemi geçip patladıktan sonra yeni bir gelir kapısı olacağı da kesin.

Özellikle yeni nesil gençler, sanatçılar, yaratıcı beyinler için fiziksel mal-mülk-eser edinmenin yerini NFT olarak edinilen dijital varlıklar alacak. Mesela 12 yaşındaki Amerikalı Nyla Hayes adındaki çocuk, her şeyi YouTube’dan kendi başına öğrenerek yaptığı çizimlerini NFT formatında satarak yaklaşık 1.6 milyon dolar kazandı bile.

Hayes’in TIMES Dergisi tarafından da desteklenen ve satışa sunulan NFT koleksiyonu, en sevdiği dinozor Brontosaurus’tan ilham alarak yaptığı ve uzun boyunlu, farklı kadınları anlatan dijital resimlerden oluşuyor. Şimdiden tüm dünyada bunun gibi sayısız örnek oluşmuş vaziyette.

NFT NEDİR?

NFT’yi anlamak için önce FT, Fungible Token’ı anlamak lazım. FT, blockchain sisteminde takas edebileceğiniz/ dönüştürebileceğiniz varlık/para demek. Misal; 100 TL’lik bir paranız var. Bunu birisine bozdurarak iki 50’lik şeklinde takas edebilir, değiştirebilirsiniz.

Ya da dolara, bitcoin’e başka bir para birimine dönüştürebilirsiniz. İşte bu tür değerlere kabaca ‘Fungible Token, dönüştürülebilir değer’ deniyor. NFT ise bunun tam tersi. Non-Fungible Token = Dönüştürülemez/ Takas edilemez, fiziksel olmayan, Kripto/Dijital Varlık/Değer demek. NFT, ancak ve ancak blockchain alt yapısı üzerinde var olabilen bir finansal değer sistemi.

NFT, blokchain üzerinde alım-satımı yapılan sanat formu/eseri; bir başka deyişle fikri mülkiyete tabi fotoğraf, grafik, resim, gif, çizim, video gibi sanatsal esere, üretime, varlığa ait değeri anlatıyor. NFT’lerin karşılığı dijital formdaki sanat eserleri ya da varlıklar oluyor, başka bir şeye dönüştürülemiyor.

11 Aralık 2021, Cumartesi 07:00

Geleceğin parlak mesleği avatar tasarımcılığı

Sevsek de sevmesek de istesek de istemesek de artık hayatımızda ‘metaverse’ diye bir gerçek var. “Nedir, ne değildir?” hakkında ben de epey yazdım. Şimdi bu gelişmenin hangi mesleği ön plana çıkaracağını konuşalım.

Hani “Sosyal medyadan sonra ne olacak? Facebook falan hayatımızda hep olacak mı? Facebook ya da diğer sosyal medya platformları ne zaman yok olacak?” gibi, zaman zaman aklımıza takılan sorular vardı ya; işte şimdi bunların yanıtını bize, yine, sosyal medyanın ilk yaratıcılarından Mark Zuckerberg verdi. “Biz artık metaverse’ün en büyüğü olacağız. Tüm şirketlerimizi de Meta adı altına topluyoruz” dedi.

Sonuç ve kısa cevap: Sosyal medya evrim geçirecek ve metaverse’e dönüşecek. Dünyalılar olarak nasıl “COVID-19 geldi kaçın!” denir denmez evlerimize kapanıp Zoom’la online’a geçtiysek, şimdi aynısı metaverse için oluyor. Daha ortada fol yok yumurta yokken hepimiz yine bir anda metaverse’lerdeki yaşantılarımızı düşlemeye, dijital ikizimiz olacak avatarımız için hayaller kurmaya başladık.

Çünkü artık arkadaşlarımızla bir araya gelmek, oyun oynamak, alışveriş yapmak gibi neredeyse tüm gündelik faaliyetlerimizi istersek online, üç boyutlu ve eş zamanlı olarak metaverse’deki ortamlarda gerçekleştirebileceğimiz bir dünyanın kapıları aralandı. Metaverse’ün gelişmesi için en önemli faktör, insanlar dahil her şeyin 3 boyutlu tasarımının olması.

İnsanların 3 boyutlu ikizine avatar; eşyaların ve diğer nesnelerinkine, ortamlara da 3D ayakkabı, 3D masa, 3D ağaç, 3D kedi, 3D masa, 3D okul, 3D konser deniyor. İşte bu yüzden geleceğin en ama en hızlı büyüyecek ve gelişecek işlerinden, mesleklerinden biri 3D Avatar ve nesne tasarımcılığı, kodculuğu, pazarlamacılığı olacak.

EN HIZLI GELİŞECEK ÜÇ ALAN

04 Aralık 2021, Cumartesi 07:01

Şöyle düşünün! Sanal olan gerçek, güçlü ve erdemlidir

2004 Şubat'ında dünyanın başına Facebook’la sosyal medyayı saran Mark Zuckerberg, şimdi de stratejik önceliğini ‘Metaverse’ olarak belirledi. Çatı firmasının adını ‘Meta’ yaptı. Eskrimci avatarı ile hazırlanmış videolarını yaydı ve insanlığın ayarları bir kez daha bozuldu.

Yükselen Metaverse meselesi ile oluşan ve oluşması beklenen atmosfer, hali hazırda ve zaten “İyice insanlığımızı unuttuk, sanalda yaşar olduk. Eyvah! Gerçeklikle bağımız tamamen kopacak!” diye bunalan insanlara bayağı fazla ve ağır gelmeye başladı. İnsanoğlu hem sürekli içinde olmaktan yakındığı hem de içinden çıkamayıp bir saniye ayrı kalamadığı sanal dünyanın daha da ileri versiyonu olacak Metaverse’den deyim yerinde ise epeyce tırstı.

Gerçek zamanlı bir diğer kimlik oluşturmak, kurgusal ikinci bir hayatta yaşamak ve orada da tutunmaya çalışmak, Z kuşağı hariç, insanlara fazla geldi. Benim gibi olumlu düşünen bir azınlığın dışındaki daha da büyük bir kitle Metaverse’e gayet ters bakıyor, insanlığı bitirmek üzere kurgulandığı yönünde türlü türlü komplo teorileri üretiyor.

VIRTUAL (yani sanal) NE DEMEK BİLİYOR MUSUNUZ?

Erdem (virtus) Latince ‘vir’ kelimesinden geliyor, İngilizce karşılığı; ‘virtue’ oluyor. ‘Vir’ ise ‘bir güç, potansiyel’ demek. Yani aslında ‘virtual’ sözlükte de ifade edildiği şekli ile tam olarak ‘gerçek, asıl, gerçek kuvvetli olan’ manasına geliyor. Bu durumda ‘virtual' yani sanal kelimesinin kökeni; ‘vir’ güçlü, kudretli olmak ya da stoacıların* dediği gibi ‘karakterin gücü’ demek oluyor ve ‘erdem’ yani ‘sanallık’ bize aslında karakterin gücünü ifade ediyor. Lafın özü şu; ‘virtual', yani sanal diye yerden yere vurduğumuz şey aslında ‘erdemli olmak’ demekmiş... Buraya kadar erişmişken bilgelerden erdem ve sanallık tarifleri ile konumuzu toparlayalım:

SOKRATES: Erdem bilgidir.

PLATON:

27 Kasım 2021, Cumartesi 07:01

Çöpçatan sitelerinde tanışıp evlenenlerin sayısı artıyor

Günümüzde, zamanının çoğunu ekran başında geçiren ve geçirmek zorunda olan gençler ve genel olarak hangi yaşta olursa olsun bir eş, sevgili, flört, arkadaş, partner bulmak isteyen insanlar; bu ihtiyaçları için ‘Dating App’ denen dijital çöpçatan sitelerinden yararlanıyor. Tüm çöpçatan sitelerinde benzer bir yapı ve akış var. Daha güvenli, özenli ve çeşitli hizmet kalemleri için kademe kademe artan üyelik/abonelik ücretleriyle çalışıyorlar. İlk önce profil oluşturuluyor. Profilde, yapay zeka sayesinde giderek çeşitlenen ve akıllanan görsel-metin ve video olanaklarıyla kişi kendini, tercihlerini anlatıyor.

Platform filtrelere ve konum hizmetlerine göre birbirine en uygun kişileri arıyor ve bulduklarını birbirlerine yönlendiriyor. Kendilerine “Bak sana uygun adaylar buldum ya da şu kişiler seninle ilgilendi” diye bildirim gelenler; adayları parmakla veya mouse’la pıt pıt pıt kaydırarak seçiyor, isterlerse de iletişime geçiyorlar. Bu aşamadan sonrası da bildiğimiz kader-kısmet oluyor artık.

Kuşkusuz akıl, dikkat, temkinli olmak gibi davranışlar; geleneksel buluşma ve tanışmalarda olduğu gibi dijital kanallar sayesinde kurulan ilişkilerde de kilit faktör. Bu konu tüm dünyada çok yaygın ve fazlasıyla gündemde. O yüzden pek çok araştırma yapılıyor, sayısız makale, tavsiye, uyarı listesi yayınlanıyor.

Ve ülkelere göre oranlar değişse de her şeyin dijitalleştiği bu çağda, evliliğe giden tanışmaların neredeyse dörtte birinin dijital ortamlarda başladığı anlaşılıyor. Tabii ki aynı kanallar aldatma, boşanma oranlarını da artırıyor.

EN POPÜLER DİJİTAL ÇÖPÇATANLAR

Tüm dünyada en popüler dijital çöpçatan hiç kuşku yok ki Tinder. Onu takip eden bir diğer platform Bumble. Bumble’da önce kadınlar seçim yapıyor ve konuşma başlatıyor. Erkek, 24 saat içinde mesaj atmazsa şansını kaybediyor.

Bir de Happn var. Bu da daha çok konum bilgileriyle anlık, hızlı buluşmalara yardımcı oluyor. Çeşitli özelliklerde ve farklı ihtiyaçlara, önceliklere göre çok sayıda uygulama var.

20 Kasım 2021, Cumartesi 07:01

Twist'den Twich'e geçen gençlik

1960’ların gençliği Twist’le eğlenirdi. Twist o yıllarda Amerika’da başlayan ve kısa sürede tüm dünyayı saran, kolay ve enerjik bir dans, aslında bir sosyalleşme biçimiydi.

Modası uzun yıllar süren Twist’te tek başına ya da iki kişi karşılıklı, birbirlerine dokunmadan durur, aynı isimdeki şarkının ritmine uyum sağlayarak bir taraftan kalçalarını iki yana sallar, bir taraftan da tek ayaklarıyla yerdeki bir sigara izmaritini söndürmeye çalışır gibi hareketler yapardı.

O zamanın gençleri ancak böyle, fiziksel buluşmalarla sosyalleşir, bir araya gelip, eğlenip zaman geçirirlerdi. İşte o Twist’çi neslin torunları olan şimdinin zamane gençleri, özellikle Z’ler artık ‘Twitch’ci oldu. Günümüz gençliği diğer sosyal medya ve oyun platformlarına sonradan eklenen ancak tıpkı TikTok gibi birden bire çok hızlı büyüme gösteren Twitch’le sosyalleşip eğleniyor, kavga ediyor, yarışıyor ve tabii ki para kazanıyor.

TWITCH NEDİR SİSTEM NASIL ÇALIŞIR?

Birçok kişinin yeni duyduğu Twitch aslında, son yıllarda özellikle e-spor’un yükselişiyle Z nesli arasında hızla yayılan ve büyüyen devasa bir sosyal medya platformu. Haziran 2011'de Justin.tv kurucuları Justin Kan ve Emmett Shear tarafından başlatılan Twitch ya da Twitch.tv, e- spor ve video oyunu odaklı canlı görüntü akışı sağlayan bir sosyal ağ. Twitch’e de tıpkı diğer sosyal medya ağlarında olduğu gibi ücretsiz hesap açarak üye olunuyor.

Profil kısmına kişisel bilgilere dair ilgi alanları girilip kategoriler seçiliyor ve başlanıyor. Hem mobil hem desktop üzerinden erişilebilen Twitch dünyasına sadece seyirci, yayıncı, oyuncu ya da herhangi bir performans sanatçısı olarak giriliyor. Fiziksel ortamda anlatırken, izlerken yapılabilen her şey; online olarak evden ya da interneti olan her yerden yapılabiliyor.

13 Kasım 2021, Cumartesi 07:00

Onlar ekmeklerini dijitten çıkaracak

Biz Fütüristler, 21. yüzyılın ihtiyacı olan yetenekli insanların yetişmesi için neredeyse 10 yıldır eğitim müfredatına ilkokuldan başlamak üzere mutlaka ‘gelecek dersi’nin yanı sıra teknoloji, kodlama eğitimleri, daha doğrusu STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics - Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) dersleri konmalı diyorduk. Sonra buna ‘A’ (Art – Sanat) da eklendi ve geleceğin mesleklerine hazırlanmak için öğrenilmesi gerekenlerin kod adı STEAM oldu. Hangi alanda olursa olsun işini bir sanatçı aşkıyla, tutkusuyla yapmayanların pek başarılı olması mümkün değil.

Bininci kez denememize rağmen henüz ‘gelecek dersi’ni müfredata koyduramadık, ancak çok şükür son dört-beş yıldır STEAM, Milli Eğitim Bakanlığı dahil eğitim kurumlarının ve kamuoyunun gündemine girdi. Akademi ve analar babalar ikna oldu. İlkokuldan başlamak üzere çocuklara, gençlere kodlama, bilgisayar, robotik dersleri verilmeye başlandı. Çin, Amerika, Kore, Japonya gibi dünyayı yönetmeye soyunan ülkelerde, bu dersler neredeyse anaokulundan itibaren ve çoktan normalleşmiş olsa da bizde ve diğer ülkelerde de bir yerden başlanmış olması sevindirici.

KODLAMA DERSLERİ YAYGINLAŞTI

Derslerin içerikleri, altı, içi ne kadar doludur, öğretmenler ne kadar hazır ve donanımlıdır, teknik alt yapılar yeterli midir, çocuklar, bu derslerle geleceğin becerilerini kazanmaya ne kadar özendirilir bilinmez ama artık yaygın şekilde okullarda kodlama, bilgisayar, robotik, tasarım dersleri verilmeye başlanması iyiye işarettir diyebiliriz. Ancak artık çok hızlıca ileri seviyeye geçilmesi ve müfredat programlarında gerçekten radikal değişiklikler yapılması gerekiyor. Hem de acilen.

MÜFREDATA EKLENMESİ GEREKEN DERSLER

MAKİNE ÖĞRENMESİ, YAPAY ZEKA:

Şimdi ve gelecekte var olan ve olacak sorunların çözülmesi, işlerin yapılması için insanın öğrenme, gelişme ve işlem yapma kapasitesi yetersiz ve adaletsizdir. Bu yüzden hemen her alanda bilgisayarlar veri toplamalı, öğrenmeli, değerlendirmeli, geliştirmeli ve analiz yapmalıdır. Artık her alanda yapay zeka kullanımı bir tercih değil, zorunluluktur. O yüzden kaçınılmaz olan ve etik, ahlak yapısının insan ve doğa yararına kurulmaması halinde büyük felakete yol açacağı da kesin olan ‘yapay zekada yetkin insan kıtlığı’ açık ara en kritik alandır.

06 Kasım 2021, Cumartesi 07:01

Fazla çalışmaktan ölelim mi?

Bu yazıda konuya Güney Kore üzerinden bakacağım çünkü hem ‘Squid Game’ kasırgası devam ediyor hem de ben dahil pek çoğumuz ülkemizin gençlerini, insanlarını “Enseyi karartmayın. Onlar yaptıysa biz de yapabiliriz. Bakın şunun şurasında 60’larda bizden çok daha fena durumdalardı, şimdi neredeler? Neden onlar gibi olmayalım. Biz de olabiliriz” gibi ifadelerle motive etmek, özendirmek için Güney Kore’yi örnek gösteriyoruz. Ama bunu yaparken belki de ‘Asya Mucizesi’ denen başarı öyküsünün insanların ölesiye çalışması ile sağlandığını gözden kaçırıyoruz.

Korece 'gwarosa' fazla çalışmaktan ölmek anlamına gelen bir sözcük. Japonya’daki karşılığı ‘karoshi', Çin’de de ‘guolaosi' olarak biliniyor. Kelimenin ilk ortaya çıktığı, daha doğrusu tanımlandığı yer Japonya. II. Dünya Savaşı'ndan, özelikle 1980’lerden sonra yaşanan büyük, teknolojik ve küresel rekabetle başa çıkabilmek, dünya ekonomisinde söz sahibi olabilmek için çok fazla çalışan özellikle Asya ülkelerinde ortaya çıkan bu olgu resmen tıp literatürüne girmiş ani bir ölüm sebebi.

En yüksek oran kalp krizi ve intihar olarak saptanmış. Bu arada Güney Kore, OECD ülkeleri arasında intihar oranı en yüksek ülkelerden biri. Bunları takip eden ya da hızlı ölüme yol açan ve fazla çalışmaktan kaynaklanan sağlık problemleri ise aşırı stres, inme, tükenmişlik sendromu, ağır psikolojik bozukluklar, damar-tansiyonortopedik problemler olarak sıralanıyor.

DÜNYANIN EN ÇALIŞKAN ÜLKESİ

İlkokul çocukları dahi günde 12 saat eğitim alıyorlar. Güney Kore’de üniversite eğitimi almamış olmak çok ayıplanan bir durum. Eğitim seviyesi ve kalitesi o kadar yüksek ki basit işler için çalışacak genç bulmak giderek zorlaşıyor. Gençler iş beğenmiyor. Ülkenin neredeyse yarısı ateist, kalanı ağırlıklı olarak Budizm’i ya da Protestanlığı benimsiyor. Suç oranı epey düşük. Cumhuriyet ve başkanlık sistemi ile yönetiliyor.

1960’dan sonra gerçekleştirdikleri büyük sistem değişikliği, yaptıkları çok keskin eğitim atağı ve teknolojik, ekonomik teşviklerle, programlarla pek çok ülkeye ilham olan, göz kamaştırıcı bir performansa sahipler. 1960’larda Afrika ülkeleri seviyesinde ve Türkiye’nin çok gerisinde olan Güney Kore’nin kişi başı milli geliri o zamanlar 120 dolar iken Türkiye’ninki 500 dolar imiş.

Şu anda Güney Kore’de kişi başı milli gelir 32.000, Türkiye’de 8.500 dolar seviyelerinde. An itibarıyla Güney Kore dünyanın 10. büyük ekonomisi konumunda. Biz 20. sıradayız. Kısacası dünyanın artık ‘Güney Kore' diye de bir gerçeği ve oyun kurucusu var. Evet, hiçbir başarı çalışmadan kazanılmıyor. Çalışmaktan ölecek hale gelmeyelim tabii ama Güney Kore, Çin, Japonya gibi başarılarını ölümüne çalışarak kazananları da iyi anlayalım.