Giriş
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) günlerce bekledikten sonra farenin bile doğmadığı bir dağ oluşturdu. Kaosu, bilinmezi erteleyerek, kendince günü kurtardı. İki bilinmeyenli denklem, 5 bilinmeyenli denkleme evrildi.
TFF BAŞKANI 'ŞİKE YAPILMIŞTIR' DEDİ
Basın toplantısının ana fikri, şike ve teşvik primine yönelik kuvvetli delillerin olmadığı yönündeydi. Ancak ilginçtir, yine aynı basın toplantısında Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, aynen şu cümleyi söyledi: "....... Kurulumuz dosya içeriği ile sınırlı olarak yaptığı inceleme ve değerlendirmeler sonunda, kanaat oluşturmaya yetecek düzeyde kanıt bulunan bazı müsabakalardaki eylemlerin ilgili kişiler ve kişilerin eylem ve davranışlarının kulüplere izafesinin mümkün olduğu durumlarda spor kulüpleri bakımından şike, şike teşebbüsü, teşvik primi veya teşvik primine teşebbüs oluştuğu kanaatine ulaşmış, bazı müsabakalar bakımından ya da olaylarda adı geçen kişiler açısından ise kanaat oluşturmaya yetecek kanıt bulunmadığı şeklinde görüş bildirmiştir."
Bu cümleden anladığımız, 2010-2011 sezonunda Spor Toto Süper Lig'de birtakım karşılaşmalarda şike yapılmış, şike teşebbüsüne girişilmiş. Teşvik primi verilmiş, teşvik primine teşebbüs edilmiş.
VEDERSON NEDEN PFDK'YA SEVKEDİLDİ?
Peki beklenen kuvvetli kanıt nedir o zaman? Şu an cezaevinde bulunan kişilerin "Evet biz şike yaptık" itirafı mı yoksa "Teşvik primi verdik" itirafı mı?
TFF'nin, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevkleri de bir garip. Bursasporlu Gökçek Vederson, tedbirsiz olarak PFDK'ya sevkedildi. Oysa Vederson ifadeye bile çağırılmadı. Federasyon, gerektiği yerde irade gösterebiliyor demek ki!
KULÜPLERE VİCDAN ÇAĞRISI
Verilemeyen bu kararla Türk futbolunun geleceğine ipotek konulmuştur. Birilerini memnun edermiş gibi yaparak, UEFA'dan gelebilecek ve Milli Takım ile tüm takımları kapsayan uzun vadeli Avrupa kupalarına katılamama kararı gelirse, Futbol Federasyonu nasıl bir açıklama yapar acaba? Gerçi TFF, kulüpleri kendi vicdanları ile başbaşa bırakarak, bunun da bir yolunu bulmuş (!) Kime bu çağrı? Hakkında şike yaptığı belirtilen kulüplere.
Karar alma mercileri, gerekeni yapamıyorsa, görevi bırakmaları şarttır. Hiç öyle kıvırmanın anlamı yok, İtalya'da dava sürerken, kanaate ve şüpheye göre karar verilmiştir. Türkiye'de ise 'ne şiş yansın, ne kebap' tadında, orta yoldan giderek, hiçbir şey yapılmamıştır.
BİLGİLER ELİMİZE GEÇTİ AMA!
Görünen o ki, Türkiye Futbol Federasyonu yönetenleri, bu konuda karar vermemek için bin dereden su taşıyacak. Bilgiler ellerine geçse dahi, "yetmez" deyip, "Şikenin DNA'sı elimize geçmedi. Bu yüzden DNA sonuçları elimize geçene kadar, ligler devam edecek" açıklaması yapabilirler.
15.08.2011 tarihli Türkiye Futbol Federasyonu açıklaması ve kararlarıyla, Türkiye'de şike ve teşvik meşrulaştırılmıştır. Artık bundan sonra herkes gücü yettiğince şike yapabilir, teşvik primi verebilir. Yeter ki, dipten derinden giderek yakalanma.
BIRAKIN TRANSFERİ, ŞİKE VE TEŞVİK DAHA UCUZA GELİYOR
Kulüpler artık transferi durdursun, kimse boş yere kendini paralamasın. İşi bilen birkaç yönetici, futbol camiasında ulaşamadığı olmayan iki-üç kişi bulursan, şampiyonluk gelir.
Üstelik bu yol çok daha ucuz ve maliyeti az. 10 maçta, 200 bin Euro'yu da soyunma odasında dağıttın mı, 2 milyon Euro'ya şampiyonluğa giden kısa yola ulaşıverirsin.
Türkiye Futbol Federasyonu inanılırlığını ve güvenilirliğini kaybetmiştir. Üstelik karar veremeyeceğinin de sinyallerini vermiştir.
Goethe'nin dediği gibi, "Karar verebilen acıyı yener" ama tabii karar verebilen için geçerli bu, TFF için değil.
