Verda Özer Aklımızı başımıza alma vakti
HABERİ PAYLAŞ

Aklımızı başımıza alma vakti

Farkındaysanız son birkaç aydır gündemimiz hep doğal afetlerle dolu. Sadece bizim değil, tüm dünyanın öyle. Küresel ısınma ya da iklim krizi denilen bir gerçeklik var. Sıcaklık artışı öyle bir noktaya geldi ki bu afetlerin şiddeti ve sıklığı hızla artıyor.

Tam da iki gündür tüm dünya ülkeleri İskoçya’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP2) bu duruma çözüm arıyor. Zira bu gidişata hemen ‘dur’ denmezse, geri dönülemez bir noktaya gelmiş olacağız. Hatta şu kadarını söyleyeyim: İklim Zirvesi’nde kesin bir karar alınamazsa, bu gidişatı geriye döndürmek mümkün olmayacak. Yani geleceğimizi belirleyen bir gündeyiz.

Haberin Devamı

AŞIRI KURAKLIK KAPIDA

Özellikle bizi ilgilendiren ise şu: İklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında Türkiye gösteriliyor. Bu yaz Türkiye genelinde sadece 6 günde 130 yangın çıktı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre; son 50 yılda görülen en sıcak ocak ayı geçen yıl yaşandı. Yağışlar yarı yarıya azaldı. Bundan dolayı ülkenin neredeyse yarısı olağanüstü kurak.

Bu ısınmayı körükleyen de tüm dünya ülkelerinin atmosfere yaydıkları karbon gazı. Birleşmiş Milletler (BM) kapsamında 2015’te imzalanan ve 2016’da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması da 2050’ye kadar sera gazı (karbon) emisyonlarını sıfırlamayı ve böylelikle küresel sıcaklık artışını 1.5 dereceyle sınırlandırmayı hedefliyor. Neden mi 1.5 derece? Çünkü bunun üzerine çıkılırsa, buzullar eriyecek ve tüm deniz suları yükselecek.

Aşırı kuraklık nedeniyle de büyük bir nüfus hayatını kaybedecek. Asıl kötü haber şu ki bilim insanları bugünkü karbon salınımıyla bu sıcaklık artışının 2100’e kadar 2.7 derece olacağını söylüyorlar! İşte iki gündür devam eden ve 12 Kasım’da sona erecek olan İklim Zirvesi de bu gidişatı durdurabilmek için son şans olarak görülüyor.

Aklımızı başımıza alma vakti

YETERSİZ PARİS

Sorun şu ki Paris Anlaşması ülkeler üzerinde hiçbir baskı oluşturmuyor. Anlaşmaya taraf olmak kendi başına bir şey ifade etmiyor. Asıl olarak her ülkenin 2050’ye kadar kendi karbon emisyonunu ne kadar indireceğini açıklaması gerekiyor.

Haberin Devamı

Düşünün, taraf olan 197 ülkenin sadece 110’u ortaya çıkıp da böyle bir hedef koymuş. Çoğunluğu da gerekli olandan çok daha düşük bir hedef belirtmiş. Kaldı ki bu işin takibi de yaptırımı da yok. Şu an ülkeleri buna teşvik eden iki ana etken var. Birincisi rekabet. Artık çevreye duyarlı olmanın baş kriter olduğu yeni bir dünya kuruluyor. Bunun dışında kalanlar resmen ‘adam yerine konmuyor’.

Bu rekabet de sadece ülkeleri değil, iş dünyasını, sivil toplum kuruluşlarını ve medyayı da herkesi topyekun bir düzene sokuyor. İkinci etken de ekonomi. Yeşil dönüşüm beraberinde yeni kurallar getiriyor. Buna sınırlarda ödeyeceğiniz karbon cezaları (belli miktarın üzerinde karbon taşıyan ürünler için), artacak finansman maliyetleri, rekabet gücü kayıpları dahil.

Artık uluslararası ticaret anlaşmaları da hep bu kriter üzerinden yürüyor. Dolayısıyla sistemin dışında kalanları ciddi ekonomik yükler bekliyor. Tabii gönül isterdi ki herkes vicdanıyla karbon salınımını azaltsın. Neyse yeter ki azaltsınlar, ona da razıyız.

Haberin Devamı

YENİ SÖZLER GEREKİYOR

Şu an umut vaat eden tek şey, dünyanın en büyük güçlerinin ‘yeşil devrim’ üzerinden birbiriyle yarışıyor olması. ABD’de karbon salınımı zaten 2005’ten bu yana yüzde 20 azalmıştı. ABD Başkanı Joe Biden 2030’a kadar bu miktarın daha da ineceği sözünü verdi. Hedefi, 2050’de sıfır karbon salınımına ulaşmak.

Dünyadaki karbon gazının yüzde 80’ine sebep olan G-7 ülkeleri de kömür finansmanını sona erdireceklerini taahhüt ettiler. Pazar günü İtalya Roma’da toplanan G-20 üyelerinin de ana gündemi buydu. ‘Atmosferi en çok kirleten ülke’ olarak gösterilen ve şu an tüm dünyanın sera gazı emisyonlarının dörtte birinden fazlasına sebep olan Çin de 2060’a kadar karbon salınmını sıfırlamayı taahhüt etti. Ancak tüm bunlar son derece yetersiz. Çok daha fazla ülkenin hedef koyması ve hedefleri büyütmesi gerekiyor.

Aklımızı başımıza alma vakti

TÜRKİYE’DE DURUM

Türkiye de malum Paris Anlaşması’na geçtiğimiz ay taraf olarak yeşil trene bindi. 2023 itibarıyla da sera gazı emisyonlarını yüzde 21 azaltma taahhüdünde bulundu.

Buna yönelik Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kısa-orta ve uzun vadeli strateji planları hazırlıyor. Ama bu oran yeterli değil. Telefonda konuştuğum Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, iklim hedefinin 2023 hedefleri arasında önceliklendirilmesi ve acilen bu oranın yüzde 50’ye çıkarılması gerektiğini söylüyor.

“Aksi takdirde 2050’de sıfır karbon salınımı hedefini tutturmamız imkansız” diyor. Buna yönelik olarak da fosil yakıtlara (başta kömür santralleri) yatırımın hemen durdurulmasını öne çıkarıyor. Özellikle iş dünyasının kendine çeki düzen vermesinin vakti geldiğini ekliyor. Peki ya dünyamız için İskoçya’daki zirveden umutlu mu? Hepimizin zar zor tutunduğu o umut ışığını dile getiriyor: “Bir kapı açıldı... Hâlâ şansımız var gibi.”

Sıradaki haber yükleniyor...
holder