Giriş
Edirnekapı ile Haliç arasındaki kara surlarına bitişik olarak 12. yüzyılda inşa edilen Tekfur Sarayı ( Blakernai) Bizans’tan günümüze ulaşabilen yegâne yapı. Çok daha büyük bir saray kompleksinin günümüze ulaşan kısmı olan bu yapının üstü açık. Taş ve tuğladan oluşturulan cephesi, sade ama göz alıcı.
Bizans’ın sivil mimari tarzını yansıtması nedeniyle, dünya sanat tarihi açısından paha biçilmez bir öneme sahip olan sarayın içler acısı halinden biraz bahsetmek istiyorum.
Kapıları kalın kalın zincirlerle sanki hiç açılmamak üzere kilitlenmiş bu saray, çevre düzenlemesine bakınca, "kendisine küsülmüş" hissi uyandırıyor... Arka cephesine, küçük bir çöplük ve kuş pazarının otoparkı yaslanmış. Koca bir tarih, inşaat atıklarıyla dolu variller ile hurdaya çıkmış ama kasaları lpg tüpleriyle dolu kamyonlarla arkadaş olmuş!
En içler acısı görüntü ise, gözümüz gibi korumamız gereken bu nadide yapıya bir tabelanın bile çok görülmüş olması. Mahalleli, ellerinde haritalarla yol soran turistler için derme çatma bir tabela yapmış, en azından nerede olduklarını bilsinler diye.
İstanbul'un en güzel yerlerinden birinde ilgiye muhtaç halde bekleyen saray, Kültür Bakanlığı'ndan Fatih Belediyesi'ne devredilmiş.
Bir gazeteci olarak bu manzarayı gördükten sonra benim için, kimin, hangi kurumun sorumluluğu altında olduğunu bilmek çok önemli değil.
Tek bildiğim hepimizin bu ayıptan kurtulma zamanının geldiği. Çünkü;
- Bu görüntü ne Fatih Belediyesi'ne, ne Kültür Bakanlığı'na ne de İstanbul'a yakışıyor...
- Yapının içinin temizlenip, güvenlik kontrolleri yapıldıktan sonra turizme açılmasının maliyeti, kazandıracağı manevi değerden hiç de fazla değil.
- İçine bir şey yapılamasa da, dışındaki rezilliği kimsenin içine sindirmesi de mümkün değil.
Gözden kaçtığına inandığınız ya da tanık olduğunuz olayları benimle paylaşırsanız, ben de olabildiğince bu köşede yer vermeye çalışırım.
e-posta adresim: yasemin.kaptanbas@posta.com.tr
