Avcı'nın kıymetini bilmek üzerine...

"Futbola “av” ve “avcı” metaforu üzerinden bakıldığı bir memlekette oyun üzerine yazma denemesi de bir tür delilik aslında. Saatini yalnızca başarıya kuran ve bu tırnak içindeki başarı için bir saniye bile tahammülü olmayanlara bundan iki ay önce “Mourinho Abdullah Avcı” tadındaki yazıları hatırlatmanın bir anlam ifade etmeyeceğini bilerek yazmak ki en acısı memlekette her gün bu büyük "fikriyat" bombardımanına ister isteyerek ister istemeyerek maruz kalanları hatırlamak."

Değerlerin kıymetini bilmek

Yukarıdaki paragraf 13 Eylül 2012'de yayımlanan "Mutsuzluğun pençesindeki tahammülsüz 'Avcı'lar" adlı yazımdan... Bir galibiyetin ardından Avcı'yı Mourinho yerine koyup, bir yenilginin ardından yerden yere vuranları eleştirmeye çalışmıştım. Medipol Başakşehir'in başarısında çok önemli bir paya sahip olan Abdullah Avcı'ya bakış 7 sene içinde ne kadar değişti derseniz tartışma konusu. Takımı ile zirveyi zorlayan, ekibini istikrarlı bir zirve yarışçısı haline getiren son dönemeçte zorlanan Abdullah Avcı'nın yerden yere vurulmasını anlamakta zorlanıyorum. Neden ürettiğimiz değerlerin kıymetini bilmiyoruz. Elbette eleştirelim fakat bu üzerine basıp hiçleştirme eğilimini çözmekte gerçekten zorlanıyorum.

Sahip çıkmak elzem

Hayat tecrübelerin bütününden oluşuyor. Kısa süre içinde bir takımı ilmek ilmek örüp zirveye oynatmak, bir oyun fikrini sahaya koyup gerçekleştirmek bu kadar kolay mı? Sizce herkes bunu yapabilir mi? Türkiye'de futbolun kazanması adına Abdullah Avcı gibi değerlere sahip çıkmak elzem. Bize oyunu anlatan, öğreten, saha dışına taşmadan futbolun içinde kalan spor adamlarına o kadar çok ihtiyacımız var ki...