Çaresizlik ve insan

İnsanlar çaresiz kaldıklarında, karşılaştıkları derde güçleri yetmediğinde, sevdiklerini kurtarmak istediklerinde her şeye rağbet ediyorlar. Sabah kuşağı programlarında denk gelmişsinizdir; ölümcül hastalıklarda dahi, şifaya dair hiçbir karşılığı bulunmayan saçma sapan malzemelere dünyanın bedelini ödetip ölüm döşeğinde insan dolandırıyorlar. Büyüler, muskalar, dini bir zerre olsun anlamayanların dilinde oradan oraya savruluyor. İnanmayın, kimsenin oyuncağı olmayın.

İnsanların çaresizlikten neler yapabildiğini, neler düşünebildiğini, neye dönüşebildiğini çok iyi biliyorum. Yıllar içinde aklımın ucundan dahi geçmeyecek çok şeye rastladım. İnsan bir süre sonra şaşırmayı bırakıyor, yani olabildiğince diyeyim. İnsanların çıkmazlarını, açmazlarını gören, bilen, onları sömürenler daha çok şaşırttı beni hep. Maddi ve manevi olarak insanların tutunacak tüm dallarını kökünden kesenler, nakitten geçtim vakit kaybettirenler, boşa ümit verip hayal kırıklıklarını büyütenlere hâlâ şaşırıyorum. Çünkü bunun adı kötülük.

TIP TABİATIN GÜCÜNDEN BESLENİYOR AMA GÖZ KARARI ALIP HAVANDA DÖVMÜYORLAR

Sabah kuşağı programlarında denk gelmişsinizdir; ölümcül hastalıklarda dahi, şifaya dair hiçbir karşılığı bulunmayan saçma sapan malzemelere dünyanın bedelini ödetip ölüm döşeğinde insan dolandırıyorlar. Büyüler, muskalar, dini bir zerre olsun anlamayanların dilinde oradan oraya savruluyor. Yararı, zararı, yan etkisi bilinmeden, üzerinde hiçbir klinik çalışma olmayan her türlü otu, tohumu çaresiz insanlara yutturuyorlar. Kimine çocuğu olsun diye, kimine sarası geçsin diye, kimine depresyondan çıksın diye, kimine kanseri yensin diye...

Çeşit çeşit ümit satıyorlar. Büyük bir suç bu, büyük bir günah! İnsanlar çaresiz kaldıklarında, karşılaştıkları derde güçleri yetmediğinde, sevdiklerini kurtarmak istediklerinde her şeye rağbet ediyorlar, anlıyorum. Kınamıyorum ama uyarmak da istiyorum. Elbette tıp, tabiatın gücünden besleniyor. Elbette dünyanın en etkili ilaçlarının içeriğinde dağda bayırda gördüğünüz nebatlar var. Ancak göz kararı alınıp havanda dövülmüyorlar. Yıllar süren araştırmalarla, faydaya dönüşecek dozları saptanarak, başka pek çok bileşenle bir formülün parçası oluyorlar. Bilim insanları, üç günde bilim insanı olmuyor. Mahallede bilmem kimin eltisini iyi ettiği söylenen üfürüğü kuvvetli bulunan bilmem kimlere benzemiyorlar.

DUALARI KİRLETENLERE İTİBAR ETMEYİN BİZE SIĞININ BİLİMDEN MEDET UMUN

Dua, benim gibi inanan herkes için büyük bir güçtür elbette. Ancak duanın yalansız, çıkarsız, bedelsiz olanı makbuldür, temiz olanı evladır. Duaları da kirleten, ümit tüccarlığı yapan, acılarınızdan beslenen ve bunu geçim kapısı yapanlara itibar etmeyin. Göbeğinize yazılan bir yazı, hangi kitaptan olursa olsun, sizi kurtarmaz ya da bilmem ne böceğini 1 bardak suyla yuttuğunuzda saç kıranınız geçmez. Genital bölgenizde sülük gezdirmek, gebe kalmanızı sağlamaz. Dualar elbette var ve gücünüzü onlardan almanızın önünde hiçbir engel yok. Peki nedir ilk emir? “Oku!” Okuyan, okul sıralarında dirsek çürüten, bu uğurda ömür tüketen bana ve meslektaşlarıma güvenin. Manevi dünyanızda olup bitenler sizindir ancak bilin ki ruhunuzun da doktoru var. Ne olur çaresiz anlarınızda bize sığının, bilimden medet umun ve dualarla güçlenin. En zor zamanlarınız, kimsenin oyuncağı olmasın.