Giriş
Avrupa Birliği tarafından Suriye’nin geleceği, sivil toplum ve diğer insani başlıkların konuşulduğu Brüksel’deki konferansa davet edildim. İki gündür Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu’ndaki faaliyetlere katılıyorum; AB kanadı, Suriyeliler ve uluslararası yardım kuruluşlarının temsilcileriyle görüşüyorum. Suriye ve sınır komşularımızda olup bitenlerin yanı sıra Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkileri de etraflıca değerlendirme imkânı buldum.
Öteden beri dile getirdiğim gibi Türkiye’nin Batı ile özellikle Avrupa Birliği ile ilişkilerinde “Yeniden başlat” düğmesine basılmasına ihtiyaç var. Geride bıraktığımız dönemde türlü nedenlerle bu ilişki ağır erozyona uğradı. Seçim ortamı da artık geride kaldığı için gereksiz Batı karşıtı söylemleri ve gerçeklik dışı iddiaları bir tarafa bırakmak ve önümüze bakmak zorundayız. Türkiye gibi kritik ve büyük bir ülkede komplo teorilerinin bu kadar yaygın yer bulmaması gerekir.
Türkiye’nin önümüzdeki döneminde küresel gelişmeleri çok iyi analiz eden iki saygın isim Hakan Fidan ve Mehmet Şimşek’in görev almasını bir şans olarak görüyorum. Mehmet Şimşek geçmişte CNN Türk’te yaptığımız yayınlarda ekonomik performansın iyileştirilmesi için eğitimden hukukun üstünlüğüne kadar biri dizi parametrenin önemine işaret ediyordu. Şimdi kabinede etkili bir pozisyonda olması nedeniyle bu alandaki reform taleplerini güçlü şekilde dile getirebilir.
Hakan Fidan, MİT Başkanlığı döneminde Suriye, İsrail, İran, Irak ve Rusya başlıklarına, ABD ile güvenlik müzakerelerine çok hâkim olmuştu. Dışişleri Bakanlığı sırasında aynı yoğunluğu Avrupa konularında da göstermek isteyeceğini sanıyorum. Avrupa Birliği ile yeni bir yola girilmesi için karşılıklı olarak yapılması gerekenler var. Ankara, 2000’li yılların başında müthiş bir performans göstermiş ve reform iradesiyle “model ülke” algısı uyandırmıştı.
Bu sayede hem Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri başlamış hem de ülkeye milyarlarca dolarlık yatırım akmıştı. Pozitif bir gündem yakalayıp ilerlemek için güven kaybını ortadan kaldırmak gerek. Uluslararası gelişmeler Avrupa ve Türkiye’nin komşuluk hukuku içinde birbirine ne kadar ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Depremde, afetlerde, orman yangınlarında desteğini beklediğimiz ilk yer AB oluyor.
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut normalleşme için samimi çaba harcayan bir isim. Depremde yardımların koordinasyonu konusunda son derece önemli katkı sağlamıştı. Ortadoğu krizinden barışı koruma operasyonlarına, Rusya-Ukrayna savaşından Kafkaslar’daki gelişmelere kadar bir dizi bölgesel olayda da Türkiye çok belirleyici rolde. Sözünü ettiğim bütün konularda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ciddi sorumluluk üstlendi ve çok iyi neticeler elde etti.
Cumhurbaşkanı’nın bu yıl içinde gideceği NATO ve G-20 zirvelerini, Batı başkentleriyle diyaloğu güçlendirmek için önemli bir fırsat olarak görüyorum. Vize meselesi, göç konusu, Suriyeli mülteciler, Türkiye’nin sınır ötesindeki güvenlik ihtiyacı, Gümrük Birliği’nin güçlendirilmesi temel başlıklar olacak. Ayrıca Yunanistan ile ilişkiler ve Kıbrıs meselesi yakından izlenecek. Atina ile Ankara arasında yeniden sakin bir döneme girilmiş olması, zorlu başlıkları da ele almak için önemli bir fırsat olabilir.
