Kerem Akça ‘Misha and the Wolves’: Anne Frank-Kırmızı Başlıklı Kız kırması çarpıcı bir soykırım belgeseli
HABERİ PAYLAŞ

‘Misha and the Wolves’: Anne Frank-Kırmızı Başlıklı Kız kırması çarpıcı bir soykırım belgeseli

11 Ağustos’ta Netflix’te başlayacak “Misha and the Wolves”, Sundance 2021 çıkışlı. Türünde festivalin en iyilerindendi. Tüyleri diken diken eden bir soykırım belgeseli. Erroll Morris’in geleneğini takip ederek ‘inanılmaz ama gerçek!’ tepkisiyle izleniyor.

FİLMİN NOTU: 6.5

‘Misha and the Wolves’: Anne Frank-Kırmızı Başlıklı Kız kırması çarpıcı bir soykırım belgeseli

SİNEMAYA UYGUN BİR KARAKTER

Sinema doğada kurtlarla, hayvanlarla mücadeleye alan açan bir sanat dalıdır. Bunu natüralizm üzerinden de, belgesel kırması yapılar üzerinden de yorumlayanlar ilginç sonuçlar alabilirler. Hayatta kalma filmi bu konuda çokça üzerine gidilen bir alt türe dönüşmüştür. Maceranın altında anılmasıyla ise biraz eskimiştir. Onun üzerinden anlamsız üretimler çokça karşımıza çıkıyor.

Haberin Devamı

1937 doğumlu Misha Defonseca’nın 1997’de çıkan otobiyografik romanı, ‘Misha: A Memoire of Holocaust Years’ bir boşluğu dolduruyor. Gerçek adı Monique de Wael alan bu kişi, Belçika direniş hareketine mensup Katolik ebeveynlerini Nazilerin rehin almasıyla aslında bir mücadeleye girmişti. 1937’de Etterbeek’te doğan Misha, 1941’de bu olayı yaşadı. 1944 ve 1945’te babası ve annesini kaybetti.

‘Misha and the Wolves’: Anne Frank-Kırmızı Başlıklı Kız kırması çarpıcı bir soykırım belgeseli

ERROLL MORRIS’İN ETKİSİ ÇOK BARİZ

Yahudi hissettiği anda kurtlarla ilişkiye girmeyi kafaya koymuştu. İçinden biraz Anne Frank, biraz Kırmızı Başlıklı Kız barındıran bu çarpıcı hikaye aslında modern bir belgeselle daha da anlam kazanıyor. 2007’de Fransa’da bir kurmaca filmle karşımıza çıksa da, o yapıt o kadar da kalıcı olmamıştı.

Erroll Morris ilk uzun metrajlı belgeseli “Gates of Heaven”dan (1978) bu yana bu modeli uygular. ‘İnanılmaz ama gerçek dedirten’ ve ‘katil kim araştırması’na malzeme olan belgesel modeli ilgi çekicidir. “Hayat Avcısı” (“The Imposter”, 2012), “Three Identical Strangers” (2018) gibi eserleri etkilenmiştir. Sırasıyla 251 ve 566 dakikalık Ophüls’ün “Sorrow and the Pity”si (1969) ile Lanzmann’ın “Shoah”sı (1985) ile nasıl bir bağlantı kuruluyor tartışılır.

‘Misha and the Wolves’: Anne Frank-Kırmızı Başlıklı Kız kırması çarpıcı bir soykırım belgeseli

‘WOLF TOTEM’ VE ‘NO ONE’S CHILD’A ABLA OLARAK MI GELİYOR?

“Misha and the Wolves”, Annaud’nun Mandarince ve Moğolca çektiği “Kurdun Uyanışı” (“Wolf Totem”, 2015) ile Bosna’dan çıkan ilk film “Kimsesiz Çocuk”a (“Nicije Dete”, 2014) abla olarak gelen korkutucu bir belgesel. İlkine kaynaklık yapan Mao’nun Çin Kültür Devrimi döneminde şehirli öğrencilerin bir kısmı taşraya izole edilmiş halkı eğitmeye yollanmıştı. ‘Wolf Totem’ adlı 2004 tarihli roman Jiang Rong’un kaleminden çıkmıştı. 1967 Moğolistan’ında yaşanan gerçekleri Lü Jiamin’in kod adıyla yazdığı görülmüştü. Onun kurtları eğiterek bir orduya çevirdiği ‘kültür’ aşılama şekli korkutucu ama gerçekti.

Haberin Devamı

Vuk Rsumovic bunlardan ikincisinde 80’lerin sonunda kurtlaşan bir çocuğun, aslında hayvanlar tarafından yaşatılmasını ele almıştı. O ise Balkan Savaşı’na kadar uzanan bir anti-savaş nesnesine dönüşmüştü. Bu sayede Orta-Doğu Avrupa’dan çıkan minimalist bir kurt adam filmine tanıklık etmiştik. Adeta Soğuk Savaş ile Balkan Savaşı arasında köprü kuran bir hayvan-insan ilişkisiydi sözü geçen.

‘Misha and the Wolves’: Anne Frank-Kırmızı Başlıklı Kız kırması çarpıcı bir soykırım belgeseli

ÇARPICI BİR YEDİNCİ SANAT BELGESİ

Melez belgesel, belki de Morris’in “Gates of Heaven”ındaki hayvan mezarlığına şaşkınlık veren yaklaşımını alıp bunlarla çarpıştırıyor. Soykırım hikayesi olarak çarpıcı bir vizyon barındırıyor. Röportajlardan başka belgelere ve animasyon çizimlerine uzanmasıyla da aslında bir ‘aldatmaca’nın içyüzünü ince ince aralamayı beceriyor.

Haberin Devamı

Misha Defonseca’nın kurmaca ve gerçek arasında gidip gelerek tüyler ürpertici hale gelen yaşamı gerçekten de çok etkileyici bir şekle sokuluyor. Gerçek bir yedinci sanat belgesine alan açarken mevzu ve tekniğiyle çarpan bir noktaya varmayı beceriyor büyük oranda.

‘Misha and the Wolves’: Anne Frank-Kırmızı Başlıklı Kız kırması çarpıcı bir soykırım belgeseli

ÇEVRECİ VE FEMİNİST DAMARINA DİKKAT!

Misha ve kurtları özellikle kurt kız filmleri için de ders niteliğinde bir haykırışa dönüşüyor. Bunun adı da çevreci ve feminist olarak konabilir. Bu gizemli doğa temsili gerçekten de çok iğneleyici anların üzerinden ilerliyor. İnandırıcılığa çok kapılmadan dinamik kurgusuyla içine alıp çarpıcılık kuralı koyuyor.

Soykırım ve kamp arşiv görüntüleri ile orman araştırmasının gizemi iç içe geçiyor. Bu da zaman Resnais’nin başyapıtı “Gece ve Sis”i (“Le Nuit et Le Brouillard”, 1956) ile de akrabalık getiriyor. Ama ‘Anne Frank’ ile ‘Kırmızı Başlıklı Kız’ kırması ciddi bir soykırım tanığına adapte oluyoruz. Bu damardan ilerleyince de Misha ve kurtlarının aslında gizemi ve şaka gibi ama gerçek tavrı daha da kalıcı hale geliyor.

HOBKINSON HER ÜLKEYE UYUM SAĞLAYABİLİYOR

Misha’nın ıssız ormandaki hayatta kalma ile yabancıl korku filmi arasında gidip gelmesi, animasyonla da belgeselle de çok güzel dengeleniyor. Bu gizem de gerilim yüklü bir soykırım hikayesi katman katman oyuluyor ve karşımıza daha da etkili bir şekilde koyuyor bunu.

Sam Hobkinson gerçekten de İngiltere’den melez yapılarda daha çok üretim yapmalı. ‘Kurt-kız ilişkisi filmleri’ne asap bozucu bir ekleme yapıyor burada. Gerçeklik tanımını allak bullak etme Errol Morris’in dahiyane ve nev-i şahsına münhasır işlerine kadar götürüyor her şeyi! 2020’de Netflix’e yaptığı ‘Fear City’ dizisi de bu damardan yürüyordu.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder