Mesut Yar Fatih Harbiye'den Benim Hâlâ Umudum Var'a...
HABERİ PAYLAŞ

Fatih Harbiye'den Benim Hâlâ Umudum Var'a...

Acayip bir hafta başladı. Daha doğrusu sezon başladı. Artık uzun bir parkur içinde TV dünyasında ne var ne yoksa konuşmaya çalışacağımız günlerdeyiz...

Önceki gece FOX’un “Fatih Harbiye” isimli yeni dizisiyle tanıştık mesela. “Pis Yedili”den (Show TV) ayrılarak yeni bir kariyerin izini süren Kadir Doğulu’nun ne yapacağını merak ediyordum...

Açıkçası genel duruşuyla önceki işlerinden çok farklı olmasa da oyunculuğunu denemeye çok müsait bir yola girmişti. Ona iyi bir puan vererek söze başlayalım...

Haberin Devamı

Hikaye içinse çok fazla bir şey söylemeye gerek yok. Muhafazakar edebiyatın önemli kalemlerinden rahmetli Peyami Safa’nın bir klasiği olarak tarihe geçen romanın günümüz uyarlamasında isimler mesela bir hayli “klasik” kalmıştı, eser gibi...

Bir de hakkında edilmedik söz kalmadığını düşündüğüm “ayrı dünyaların insanları” meselesinde farklılık yaratmalıydı bana göre. Hani o da çok mümkün olmadı...

[[HAFTAYA]]

Hatta dizinin direkleri hâlâ Star TV’de oynayan “Benim Hâlâ Umudum Var” isimli diziyle aynı klişeler üzerinde yükseliyordu...

Bir Fahriye ile Neriman’ın diyaloglarının bahsettiğim dizideki Umut ile Hale arasında geçenlerden farkını ben bulamadım... Klişe lafı için belki erken davranıyorum ama en çok izlenen klişelerden biri daha ilk bölümden en çok izlenen iş olarak reyting tarihine yazılmış oldu...

SABAH SABAH EKRANLAR...

Dün sabah alarmı bir hayli erken saate kurdum. Malum üç kanalın yeni yayın dönemi başlıyordu ve Show TV, FOX ve Kanal D sabah haberleriyle izleyicilerine ilk gün merhabası çakacaktı...

İrfan Değirmenci (Kanal D) sanki programını bir önceki sabah bitirmiş kadar rahattı. Bir hayli duygusal mesajlar içeren program içi tanıtımları ve söylemini saymazsak hakikaten rahatlığıyla hiç ara vermemiş hissi yarattı bende...

Öte yandan FOX’un yeni sabah habercisi İsmail Küçükkaya TV ekranı için henüz hazırlıklı olmadığını izleyene gösterdi. Özellikle yorumcu olarak katıldığı programlarda dikkatimizi çekmeyen telaffuz sorunları İsmail Küçükkaya’yı bir hayli zorlayacağa benziyordu...

Haberin Devamı

Elbette kendisinden bir Fatih Portakal performansı beklemek mümkün değildi ama ne bileyim bende bir an “daha zamanı var” hissi uyandı. İsmail o zamanı kolay kapatacaktır...

Show TV’nin sabah saatlerini emanet ettiği Simge Fıstıkoğlu ise yeni bir içerikten çok bir serinlik hissi yaratarak ilk günün geçer notunu aldı sanırım. Herkese hayırlı uğurlu olsun diyelim...

Bu akımı seveceğiz...

“1 Erkek 1 Kadın”la (Star TV) başlayan, “Galip Derviş” (Kanal D) ve “Bebek İşi”yle (Show TV) olgunlaşan özetsiz makul süreli dizi akımı dün akşam “Çocuklar Duymasın” (Fox TV) ile kalıcı bir seyre oturacağının sinyalini verdi...

Bu sezon içinde süresi kısa ama etkinliği çok daha fazla iç bunaltmayan dizilerin yükselişini birlikte göreceğiz...

Özellikle “özetsiz” olmaları her işin hanesine iyi bir puan olarak yazılacak. Ve belki de birkaç yüksek bütçeli işin dışında Türk izleyicisi için hak ettiği izleme keyfi zaman içinde oluşacak...

Dünya standartlarında ve hem yapanı hem de izleyeni sıkmayan bir akış içinde. Vallahi yeni sezonun en büyük değişimi bu şık akımdır, benden söylemesi...

Haberin Devamı

MÜGE’NİN KANEPESİ...

Ve dün sabah saatlerinde Müge Anlı (atv) ile kavuştuk. Aslını söylemek gerekirse stüdyonun çiçek bahçesine dönmesinin dışında programda önemli bir değişiklik sezemedim...

Ha, belki Müge ve ekibi boş durmamış, geçtiğimiz yayın döneminden kalan “aydınlanmamış” işlerin fikri takibini yapmıştı. Zaten ilk gün konukları da o kolajın taraflarıydı...

O değil de Müge’nin konuk kanepesi televizyon tarihinin ciddi bir kalabalığı aynı andan ağırlayan yegane kanepesi olarak hafızalara kazınacak gibi duruyor...

Dün yine yan yana sıralanmış on küsur kişiyle Müge rekorunu egale etti. Sezon sonuna kadar o kanepe kaç kişilik olur, hakikaten merak ediyorum...

Kot farkının kurbanı oldu!

“Yüksek Giriş” (atv) başından beri söylediğim gibi izleyiciyle yüksek bir alaka yakalayamadı. Mevcut komedi dizilerinden çok daha sıkı bir iç metni ve oyunculukları olmasına rağmen ekranda tutunamadı...

TV tarihi tutunamayan iyi işlerle dolu. Neden tutunamadıkları konusunda belli bir etüt yapılmamış olmalı ki diziler daha gün yüzü görmeden karanlıklara gömülüyor... “Yüksek Giriş” için de öyle oldu. Ne bir yaz dizisi olarak kaldı akıllarda, ne de unutulmayacak kült işlerden biri olarak. Sanırım hem zamanı iyi kullanamadı hem de sesini...

Ve geldiği gibi gitti ekrandan. Ha, bir yöntem olarak hayatına internet dizisi şeklinde devam edebilir mi, bu sorunun yanıtı şimdilik net değil. Ama o mecradaki gelirler henüz giderlerin çok altında olduğu için bu olasılık da zor...

O yüzden “Yüksek Giriş” izleyiciyle kot farkı olan bir iş olarak hayata veda etmek zorundadır...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder