O’nu çok özlüyorum.
İçimdeki saygıyla karışık o korku hiç eksilmemiş.
Bu sütunda yazdığım her yazıyı, önce O’na beğendirmem lâzım.
- Beni okuyor mu acaba?
İmla hatası yaparım diye ödüm patlıyor.
***
O’nu hiç unutmuyorum.
Siyasi tercihlerime karışmayacak kadar demokrat, inançlarımı küçümsemeyecek kadar laikti o.
- Acaba beni okuyor mu?
Kırmızı kalemle yine not veriyor mu acaba?
Kaç veriyor.
Bunları düşünmek beni çok heyecanlandırıyor.
***
Fakat söyler misiniz?
Öğretmenler Günü ne demek? 24 Kasım’dan 24 Kasım’a senede 1 gün öyle mi? Yoo, en büyük saygısızlıktır bu öğretmenime.
O bana ömrünü vermiş, gençliğini feda etmiş, gecesini gündüzünü bahşetmiş, belki ailesinden çok bana vakit ayırmış...
Peki ben? Senede 1 günü lütfedip 24 Kasım’dan 24 Kasım’a O’nu hatırlayacağım...
Ayıp bu.
***
Böyle özel bir güne ihtiyaç yok. Eğer O’nu 365 gün yüreğinizde hissetmiyorsanız, zaten ödeşemezsiniz.
Yok eğer, ille de senede 1 gün diyorsanız, muhakkak ki ulusal bir mahçubiyet’tendir...
Haklısınız.
Yüzüne bakacak halimiz yok.
Çünkü devletin 86 yıllık ayıbına rağmen o bir gün bile kırılmadı, küsmedi, gücenmedi.
Affet bizi öğretmenim.