Şirin Sever Bodyguard dediğin...
HABERİ PAYLAŞ

Bodyguard dediğin...

Hatırlıyorum… En son meşhur kulübümüz Reina varken yaşanıyordu kapıdaki bodyguard kavgaları… ‘Şu kişiyi içeri almadılar, o da mekanın kapısında olay çıkardı, bodyguard’larla tartıştı’ vs; epey haber çıkardı magazine. Uzun zamandır da büyük bir ‘kapı’ kavgası duymamıştım. Ortaköy’deki bir gece kulübünün kapısında bodyguard’ların tekme tokat müşteri dövüşünü izleyince şok oldum o yüzden! Para el değiştirdikçe müşteri kalitesi de değişti, orada büyük sorun var kabul. Ama bodyguard dediğin de öldüresiye adam döver mi Allah aşkına?!! Olayı özetlersem, şöyle… Mekana gelenler içeri alınmadıkları için güvenlik görevlileri ile tartışıyorlar. Biri güvenlik görevlisine kafa atıyor; 3-4 güvenlik görevlisi de bu adamı sopalarla, bayılana kadar dövüyor.

Haberin Devamı

Bir kadın öldürmesinler diye yerdeki adamın üzerine kapaklanıyor hatta, onu da dövüyorlar. Anlayacağınız öyle bir gözü dönmüşlük hali yaşanıyor kapının önünde. Daha sonra dışarı atılan gruptan birileri mekanı tarıyor, bir kişi ölüyor. Eğlenmek için çıkılan gecenin sonuna bak, yazık gerçekten. Güvenliğe kafa atmak zaten kabul edilemez, bunu tartışmayalım bile. Ama bir mekanın kapısında güvenlik görevlisi neden durur? Alkollü müşteriye sahip çıkmak, olay çıkarsa yatıştırmak, insanları sakinleştirmek değil midir görevleri?

Adı üstünde güvenliği sağlamak değil mi olay? Diyelim ki kafa atılanın gözü döndü, diğerleri nasıl birlik olup adamın üzerine çullanabiliyor? Psikologçuluk oynasınlar demiyorum ama öldürmek maksadıyla adam dövmek nedir yahu? Manzara resmen öyleydi. Kendinizi bu kadar kolay kaybediyorsanız, o kapıda durmayacaksınız; bu bir. Görüntülerin basına yansımasından sonra mekandan açıklama yapıldı.

Özetle, “Olayın bizimle ilgisi yok, kapıdaki güvenlikler yaptı!” denildi. Hiçbir mekan sahibi bunu diyemez çünkü orası senin kapın, senin namusun. “Beni ilgilendirmez” tavrını kimse yemez, eksi puan anında hanene yazılır, bu da iki!

Daha da gitmem o mekana!

Niye bu bodyguard terörünü yazdım derseniz… Bir iki ay önce Kuruçeşme’deki bir başka gece kulübünün kapısında bodyguard’ların nahoş tavırlarına şahit olduk arkadaşımla. Yukarıdaki kadar büyük bir olay yaşanmadı Allah’tan ama ‘demek ki buraya bir daha gelmemek lazım’ diye aklıma yazdım o olayı. Bu arada hiç gittiğim bir yer değildir bu mekan ama Ali Abi’nin yani çok sevgili Ali Akkaş’ın mekanı Ali Ocakbaşı orada diye gitmek durumunda kalıyorum.

Haberin Devamı

Neyse, bir hafta sonuydu, yemek sonrası bir kız arkadaşımla kapıda taksi beklerken, bodyguard’ların bir turist kadına ve oğluna kaba saba davrandığını görüp müdahale etmek istedik. “Yapmayın, turisttir, sorun ne, çözelim” diye yardımcı olmaya çalışırken, bizi de kaba saba hareketlerle “Siz karışmayın” deyip uzaklaştırdılar. O an şunu konuştuk aramızda; bir mekan için ne kadar fena bir imaj bu! Sarhoş değiliz, taşkınlık çıkarmıyoruz, kapının önünde taksi bekleyen iki kadınız sadece.

Bodyguard’ların kötü davrandığı da turist bir kadın ve çocuğu. Bu kadar sinirleneceğiniz ne olmuş olabilir? Bir kadına karşı bu kaba saba tavırlara ne gerek var? Sizin göreviniz kapıda terör estirmek mi, hayatı kolaylaştırmak mı? Ayrıca bir kadına böyle davranan mekana tekrar gidilir mi? Daha da gitmem ben! İnsanlar neden dışarıda eğlenmek istemiyor, nedenleri ortada.

Haberin Devamı

GAYET NET BAZI TESPİTLER

  • Eğlenmeyi bilmiyoruz, net.
  • Eğlenmeyi sağa sola sataşmak sanıyoruz, net.
  • İçmeyi hele hiç bilmiyoruz, net.
  • Mekan seni kabul etmiyorsa; orada durmayacak, uzatmayacak, uzayacaksın; net.
  • Nedeni bilinmez ama istenilmediğimiz yerde olmaya bayılıyoruz, hatta inat ediyoruz, net.
  • İçeride huzursuzluk çıkardığın mekandan atılırsın, bunu bile kabullenemiyoruz, o da net!

İŞTE BUNLARA BAYILDIM!

  • Tenisçi Federer’in gözyaşları… Bayıldım çünkü bu öyle acılı bir gözyaşı değildi. İsviçreli tenisçi Roger Federer muhteşem kariyerinin son maçına çıkarken hem kendisi ağladı, hem de en azılı rakibini ağlattı ya, bir sporcu için bundan daha güzel bir şey olabilir mi? En büyük rakibi Nadal bile ağlayarak onunla vedalaştı ya, yaşanabilecek daha büyük bir gurur var mı? Kalbimi bıraktım o anlara.
  • Romantik komediyle dönen Julia Roberts… Romantik komedilerin en sevdiğim ismi Julia Roberts’ın aynı tarzda bir filmle beyazperdeye dönmesi, üstelik yakışıklı prens George Clooney ile partner olması ruhumuza iyi gelmeyecek de ne gelecek söyler misiniz? İkili, ‘Cennete Bilet’ filmiyle sinemalarda.
  • Penti’nin ‘Böylesi Görülmedi’ reklam filmi… İç çamaşır giyen kadınları göstermeksizin çamaşır reklamı yayınlayanlara tepki gösteren markanın son filmini yeni gördüm ve bayıldım. Hele reklamın sonunda “Böylesi görülmedi çünkü reklamlarda göstermiyorsunuz” diyorlar ya, içimin yağları eridi.
  • Ümit Yaşar ve ‘Nasıl Seveceğim’ şarkısı… Bir arkadaşım paylaşınca keşfettim Ümit Yaşar’ı açıkçası. Tan Taşçı’nın bu damar şarkısını öyle güzel yorumlamış ki, sahibinin sesinden daha fazla sevmiş olabilirim.

KEŞFEDİLECEK MEKANLAR TURU

  • Sofitel İstanbul Taksim otelinin içinde ‘The Oven’ diye bir mekan açıldı. Şef Murat Bozok’un baş danışmanlığında, hem Türk hem Fransız mutfağından yemekler sunuluyor. Gayet keyifli bir mekan, gayet lezzetli bir menü. Taksim’de çok fazla gidilecek yer bulamayanlar için iyi bir alternatif; aklınızda tutun derim.
  • Arnavutköy’deki barlar, balıkçılar arasına iddialı bir ocakbaşı açıldı. Adı, Dedee. Mezeler taze taze yapılıyor; ciğer, çöp şiş ve tavuk kanatlar dozunda kurutulmadan pişiriliyor. Ilık patlıcan mezesi, atom favorileri arasında. Lezzette iddiası büyük ama samimi, küçük bir mekan burası. Yolunuz düşerse, çekinmeyin deneyin yani n’olacak.
  • Boğaz’ın yeni bir İtalyanı var artık; Stefano by İsmet Saz. Adı üstünde şef İsmet Saz’ın Kuruçeşme’de açtığı yeni mekan. ‘Sadelik mükemmelliktir’ mottosuyla yalın bir menü hazırlanmış ama taze taze yapılmış şahane makarnalar ve risottolar epey iddialı. Canınız İtalyan çekerse, keşfedin derim.
  • Rumelihisarı’ndaki Arşipel hiç şaşırtmıyor. Her gittiğinizde hem manzarası, hem lezzetleri, hem ambiyansı ile iyi hissettirmeyi başarıyor. Geçen gün bir arkadaşımızın doğum günü nedeniyle oradaydık; mekan tıklım tıkıştı ama onca kalabalığa rağmen, öyle itinayla, öyle aksatmadan hizmet verdiler ki, ‘bravo’ dedik. İstanbul’a bu mekan çok yakıştı, görmeyenler görsün derim.
Sıradaki haber yükleniyor...
holder