Verda Özer Yangının külünden doğmak
HABERİ PAYLAŞ

Yangının külünden doğmak

Ormanlarımız yanıyor ama daha kötü olan şu: Orman yangınları her yıl doğrusal olarak artıyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün Yeşil Vatan sayfasındaki resmi verilere göre, 2000-2010 yıllarında yılda ortalama 2 bin orman yangını çıkıyordu. 2010’dan bugüne ise bu sayı yüzde 28 artmış. Toplamda 2 bin 600’ü aşmış. Daha da geriden alırsak, 1988-2012 arasında yılda ortalama 11 bin hektar orman alanı yanarken, son 10 yılda bu rakam 23 bine ulaşmış. Şu an ise aktif olan 21 yangın var. Bu tablo karşısında yangın önlenmesi ve söndürülmesi çok konuşuluyor, tartışılıyor. Ama sonrasında ne yapmamız gerektiği gündeme hiç gelmiyor. Kimi “Toprağa kesinlikle dokunulmamalı. Ağaç dikilmemeli. Doğa kendini zaten yeniler” diyor. Kimi ise alelacele fidan dikiyor. Bir taraftan da yangın küllerinin toprağa çok yaradığını söyleyenler var. Küllerinden yeniden doğan Anka Kuşu misali... Peki işin aslı astarı nedir?

Haberin Devamı

Yangının külünden doğmak

 

TABİATIN MUCİZELERİ

Doğa tabii ki ışık hızıyla kendini yeniliyor. Mesela 2021’deki mega yangınlarda en çok zarar gören yerlerden olan Marmaris İçmeler’de bile şu an ağaçlar yeşermiş durumda. Yanan ormanlarda topraktan yeşil makiler çıkıyor. Yani biz hiçbir şey yapmasak da ‘tabiat ana’ hızla kendi kendini onarıyor. Doğada hayat gürül gürül devam ediyor. Ama bize düşen görev de bir o kadar büyük. Yangın sonrasındaki süreçte 3 temel esas var aslında. Birincisi, ‘doğal gençleştirme’ çalışması. Buna göre; yaprakları tamamen yanmış olan ağaçlar ormandan çıkarılıyor ki, zararlı böcekler üreyip sağlıklı ağaca da zarar vermesin ve yeni gelen fidanlara alan açılsın. Ancak burada muazzam bir mucize var. Bazı ağaç türleri tamamen yanmış olsa da köklerinden yeniden yeşeriyor. Zeytin ağacı, meşe ve maki türleri bunlardan... İşte bu ağaçlar, kökleri toprakta kalacak şekilde kesiliyor.

TOHUMLAR DÖKÜLÜYOR

Gelelim tamamen yanmamış olan ağaçlara. Onlara dokunulmuyor, olduğu gibi bırakılıyor. Havadaki nemle, yağmurla zaten yeniden yeşeriyorlar. Burada da muazzam bir mucize var. Ege Bölgesi’ndeki yanan bölgelerin yüzde 90’ı kızılçam ağaçlarından oluşuyor. Yaşlı kızılçamların da tohum tutma kapasiteleri çok. Zira genç olanlara göre çok daha fazla kozalakları var ve tohumlar da kozalaklarda. İşte yangın sırasında bu ağaçlar tohumlarını toprağa döküyorlar. Yangından sonra bu tohumlar topraktan yeşillenerek çıkıyor. Dolayısıyla yaşlı ağaçların olduğu bölgelerde, yangın öncesine göre çok daha fazla sayıda ağaç oluyor! Bu arada Ege’de yanan bölgelerde kızılçam dışında karaçam ve maki türleri var. Makiler de dediğim gibi zaten köklerinden yeniden yeşilleniyorlar.

Haberin Devamı

YAPAY GENÇLEŞTİRME

Peki ya tamamen yanmamış ama genç, toprağa yeterince tohum dökememiş olan ağaçlar ne oluyor? İşte onlar için de ‘yapay gençleştirme’ denilen çalışma uygulanıyor. Orman Müdürlüğü elemanları böyle bölgelerde ya toprağa tohum ekiyor ya da fidan dikiyorlar. Bununla birlikte eğimli olan, yani toprağa müdahale edildiğinde erozyon tehlikesi bulunan yerlerde yapılan tek şey, tamamı yanmış ağaçları çıkarmak. Onun dışında toprak kendini yenilemeye bırakılıyor. Kısacası Orman Müdürlüğü ekipleri sahada ağaçları tetkik ediyorlar. Adeta zamana karşı yarışıyorlar, sağlıklı ağaçları korumak ve alanı hemen yeniden yeşillenmeye elverişli hale getirmek için.

Haberin Devamı

DAYANIKLI AĞAÇLAR

Peki bundan sonrası için ne yapılıyor? İklim krizi nedeniyle küresel çapta yangınların artması beklendiği için, Orman Müdürlüğü yetkilileri yerleşim yerleri etrafına yangına dayanıklı ağaçlar dikiyor. Zeytin ağacı, iğde, selvi, ahlat, alıç ve keçiboynuzu bu ağaçlar arasında. Toprağın ve iklimin uygun olduğu yerlere bunları dikerek, gelecekte yangınları durdurabilmek hedeflfleniyor. Bir diğer hazırlık da elbette yangın söndürme uçakları ve helikopterlerin satın alınması. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki yangın söndürme uçak-helikopterlerinin sayısının arttırıldığını bir önceki yazımda rakamlarla yazmıştım.

Yangının külünden doğmak

 

KIZILÇAM DOĞRU SEÇİM Mİ?

Bir diğer merak edilen konu da kızılçamlar. Biliyorsunuz, ‘Kızılçam Ege Bölgesi’ne ve yangına dayanıklı değil’ sözü çok yaygın. Oysaki uzmanlar, Anadolu coğrafyasında 4 bin yıl öncesine kadar giden kızılçam fosil ormanları olduğunu söylüyor. Yani Kızılçam Anadolu’nun doğal ağaç türü; dolayısıyla sonradan bu bölgeye getirilmemiş.

KÜLÜ FAYDALI MI?

Son bir soru da bu, yangının külü faydalı mı? Evet öyle. Karbon taşıdığı için toprak ve altındaki mikroorganizmalar için son derece yararlı. Zaten köylerde ocak külleri hep toprağa dökülmez mi? Yangın sonrasında yapılabilecek en önemli şey ise elbette yanan alanları takip etmek. Her birimizin yanan bölgelerdeki faaliyetleri, neler yapıldığını ve yapılmadığını, her bir ağacı gözetmesi gerek. Nefes almamızı sağlayan akciğerlerimize boynumuzun borcu bu…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder